22 Haziran 2019

Ömer Dedeoğlu "Emrolunduğun gibi dosdoğru yürü"



Örnek Türk münevveri, merhum Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ömrünün son zamanlarında yazdığı Deizm isimli kitabında adeta Türkiye’de inancın nereye gittiğini görmüş ve bu kitabı bir uyarı mahiyetinde hazırlamış. Dine dayalı hamasetin yaygınlaştığını ve din kisvesi altında türlü edepsizliğin yapıldığını zaten yıllardır bizlere kitapları aracılığı ve televizyon ekranlarından anlatır dururdu. Fakat insanların artık, bu yanlış uygulamalar yüzünden dinden imandan soğuduğunu ve Ateizme kaydığını sezmiş, bunun üzerine de toplumun ruhani aydınlanmayı büsbütün boşlamaması için en azından Deizme yönlenmelerini salık vermiştir. Bunu yaparken Ateizmi kötülememiş fakat bir ilahiyatçı olduğu için ve insanlarda ani bir içsel boşluk yaşanmaması için Deizmi uygun görmüştür diye yorumlayabiliriz. Peki Yaşar Nuri Hoca kitabında neler anlatmış? Okuduğum zaman aldığım notlar üzerinden sizinle kısaca paylaşmak isterim:
Uzak durulması gereken üç şey olarak: İnsan haklarına saygısızlık, paylaşımsızlık, riyakarlık sayılmıştır. İslam’da ibadet anlayışı şükran üzerine kuruludur. Kişinin niyeti ve samimiyeti belirleyicidir. Samimiyetle iman birinci ve temel hedeftir. Kur’an ise bu değerin korunması için indirilen kitaptır. Laiklik ise dini despotizmi aşmanın yegâne yoludur.

Teo-sosyalist ve filozof Paul Tillich’den alıntı yapmış: Her insanın gerçek tanrısı, onun söz ve iddialarındaki tanrısı değil, son ve bağlayıcı realite olarak seçtiği değerdir.
Deizmin esas temeli Akıldır.

Akıl insanlara verilen en güçlü peygamberdir. Dinlerden beklenenleri akıldan beklemedikçe insanlığın iflah etmesi söz konusu değildir. Mükellef, yükümlü tutulduğu şeyin mahiyetini dinsel nakillere ihtiyaç duymadan aklıyla da bilebilir. Mesela zulmün kötülüğünü bilmek için nakle ihtiyaç yoktur. Akıl komutandır, din asker. Akıl ve dinin kucaklaşması nur üstüne nurdur. Dini anlayabilmek için ilme sahip olmak lazım. Akıl sahibinin hem lehinde hem aleyhinde olanı, tutku ise sadece onun lehinde olanı gösterir. Aklın doğruları birer gerçektir, oysa ki dinin doğruları birer yargıdır. Zihin kullanılan bir mekanizma olmalı. Kuran aklın varlığını yeterli görmez, aklın faal kullanılmasını ister. İlk ve en büyük peygamber akıldır. Tanrısal cevherdir. Akıldan uzaklaştırılan iman (sonuç olarak da din) kişiselleşir. Böyle olunca da gerçeğe ve genele sırt dönerek, kişinin egosuyla eşitlenir. 

Deizm Allah’a imansızlık değil yozlaştırılmış dinsel yaşantıdan uzak kalmaktır. Allah’a
imanı tehlikeye atıp ateist olmaktansa, ibadetleri terk edip Allah’a imanı korumak yani deist olmak
elbette yeğdir.

Merhum Hoca, Deizm kitabında, yukarıdaki başlıklarla konuyu izah etmeye çalışmış.
Okunduğu zaman pek de tehlikeli durmuyor değil mi? Söylediği özünde: “Kuran, Deizmi teşvik
eden bir kitap değil ama, ona kapı aralayan bir kitaptır.”
Bu yazıyı, Yaşar Nuri Hoca’nın kitabında kullandığı, Zen Budizmine ait bir söz ile noktalamak
isterim:
“Ne kadar bağdaş kurup otursan
da bağdaş kurup oturmakla Buda
olunmaz”  
Aydınlık yarınlar dileğiyle.
Işıklar içinde uyu değerli insan..