"-Tartrşmayı sevmem; çünkü tartışma bittikten sonra da kavga içimde sürer."
Abdullah Efendi ile Pandeli'nin lokantaları arasında mekik dokur, kimi zaman Emin Efendi'ye, Konyalı'ya uğrardı. Yiyeceği yemekleri kuyumcu dükkanında değerli taş seçercesine seçer; bizim kuşağa acırdı:
"-Siz sandviç nesliniz!"
Türkçe damağının tadıydı; doğruyu yansıtmasa da yergiye bayılır, gerçeği çarpıtsa da nükteyi yeğler; bir tümceyle bir kitaplık lafı özetlerdi.
---
Bir ara oldukça ağır kalp krizi geçirdi; uzun süre hastanede yattı. Adnan Menderes'le arası iyiydi. Zamanın Başbakanı, her gün Yusuf Ziya'yı aratır, sordurur, bir isteği olup olmadığını öğrenmek isterdi. Bu ilgi Yusuf Ziya'yı etkiledi; İsmet Paşa ile Adnan Bey arasında karşılaştırmalar yapar, yine tek tümcede sonucu vurgulardı:
"-Biri gönül adamı, öteki akıl adamı..."
Menderes Yassıada'da yargılanırken Yusuf Ziya Ortaç'ın tanıklığına başvurmak istediler; kaçındı, gitmedi; kalbinin zayıflığını ileri sürerek doktor raporu gönderdi. O günlerde tedirgindi; yeni yönetimle çatışmak istemiyor, Adnan Bey'i açıkça suçlamaya gönlü elvermiyordu.
Menderes sonunda asıldı.
Aradan yıllar geçti; Yusuf Ziya'nın iç dünyasını bildiğimden bir gün sordum:
Çok mu üzüldünüz?
Hemen yanıt vermedi; gözlüklerinin arkasından parlayan bakışları durgunlaştı; bir süre sonra yiyeceği yemekleri lokantanın listesinde saptamışçasına rahatladı; kullanacağı sözcükleri bulmuştu:
"-Ne diyorsıın İlhan!.. Yüreğimde sallandı."
---
Yusuf Ziya yazının iyisini kötüsünü hemen anlar; bu konuda hatır gönül dinlemezdi. Ünlü bir yazarın
yazısını beğenmemişti; ama nedenini bulamıyordu; düşündü, taşındı; sonunda gerekçesini özetledi:
"-Bu yazı gazete yazısı olmuş, ben dergi çıkarıyorum; dergi yazısı isterim."
Gazete için çalakalem yazılırdı; dergi için özen isterdi. Kendisi de haftalık başyazısını yazarken zorlanırdı:
"-Yazdığım yazı yazabileceğim en iyi yazıdır, yoksa yayımlamam."
---
Adnan Bey'i sever, İsmet Paşa'yı sayar, Celal Bayar'dan çekinir, gerisine boşverirdi. Yusuf Ziya'nın Akbaba'sı birini gagaladı mı başkent kulislerine yansırdı. Mizah, nükte, yergi, öykü, çizgi dünyasında yaşardı Yusuf Ziya; ama politikada Menderes'i ne denli gözetse, İsmet Paşa'nın "devlet" olduğunun bilincindeydi. Çok sevip sık sık yinelediği bir özdeyişi vardı:
"-İsmet Paşa'nın arkasında İnönü Meydan Muharebesi
var, Adnan Bey'in arkasında Terzi İzzet'in ceketi var."
---
1940'ların sonlarına doğru Orhan Veli "Yaprak" adıyla tek yapraklık bir edebiyat dergisi çıkarmıştı Yusuf Ziya'nın eleştirisi yine tek tümce idi:
"-Zavallı Orhan, eline bir yaprak almış, kendini ormanda sanıyor."
Zaman Ortaç'ın değer yargılarını değiştirdi.
1962'de bir şiir kitabı çıkardı Yusuf Ziya; önsözüne şunu yazdı:
"- Ben şiirin en iddiasız adamıyım. O büyük işe benim gücüm yetmez. (...) Eğer yarının büyük heykelini yapacaklara biraz kum, biraz taş hazırlayabildimse, bahtiyar olmama yeter."
Kitaptan bir dörtlük:
"Bir gün basacak beni de
Göğsüne bu anne toprak
Görecekler ellerimi
Bir çınarla yaprak yaprak..."
Düşünüyorum Öyleyse Vurun