12 Mart 2019

İlhan Selçuk "Yusuf Ziya'dan"


Yusuf Ziya Ortaç, tiril tiril giyinir; takacağı kravatı, yiyeceği yemeği, söyleyeceği sözü özenle seçerdi. Taşı gediğine koymaktan hoşlanır; ama tartışmadan kaçınır, gerekçesini içtenlikle açıklardı:

"-Tartrşmayı sevmem; çünkü tartışma bittikten sonra da kavga içimde sürer."

Abdullah Efendi ile Pandeli'nin lokantaları arasında mekik dokur, kimi zaman Emin Efendi'ye, Konyalı'ya uğrardı. Yiyeceği yemekleri kuyumcu dükkanında değerli taş seçercesine seçer; bizim kuşağa acırdı:

"-Siz sandviç nesliniz!"

Türkçe damağının tadıydı; doğruyu yansıtmasa da yergiye bayılır, gerçeği çarpıtsa da nükteyi yeğler; bir tümceyle bir kitaplık lafı özetlerdi.

---

Bir ara oldukça ağır kalp krizi geçirdi; uzun süre hastanede yattı. Adnan Menderes'le arası iyiydi. Zamanın Başbakanı, her gün Yusuf Ziya'yı aratır, sordurur, bir isteği olup olmadığını öğrenmek isterdi. Bu ilgi Yusuf Ziya'yı etkiledi; İsmet Paşa ile Adnan Bey arasında karşılaştırmalar yapar, yine tek tümcede sonucu vurgulardı:

"-Biri gönül adamı, öteki akıl adamı..."

Menderes Yassıada'da yargılanırken Yusuf Ziya Ortaç'ın tanıklığına başvurmak istediler; kaçındı, gitmedi; kalbinin zayıflığını ileri sürerek doktor raporu gönderdi. O günlerde tedirgindi; yeni yönetimle çatışmak istemiyor, Adnan Bey'i açıkça suçlamaya gönlü elvermiyordu.

Menderes sonunda asıldı.

Aradan yıllar geçti; Yusuf Ziya'nın iç dünyasını bildiğimden bir gün sordum:

Çok mu üzüldünüz?

Hemen yanıt vermedi; gözlüklerinin arkasından parlayan bakışları durgunlaştı; bir süre sonra yiyeceği yemekleri lokantanın listesinde saptamışçasına rahatladı; kullanacağı sözcükleri bulmuştu:

"-Ne diyorsıın İlhan!.. Yüreğimde sallandı."

---

Yusuf Ziya yazının iyisini kötüsünü hemen anlar; bu konuda hatır gönül dinlemezdi. Ünlü bir yazarın

yazısını beğenmemişti; ama nedenini bulamıyordu; düşündü, taşındı; sonunda gerekçesini özetledi:

"-Bu yazı gazete yazısı olmuş, ben dergi çıkarıyorum; dergi yazısı isterim."

Gazete için çalakalem yazılırdı; dergi için özen isterdi. Kendisi de haftalık başyazısını yazarken zorlanırdı:

"-Yazdığım yazı yazabileceğim en iyi yazıdır, yoksa yayımlamam."

---

Adnan Bey'i sever, İsmet Paşa'yı sayar, Celal Bayar'dan çekinir, gerisine boşverirdi. Yusuf Ziya'nın Akbaba'sı birini gagaladı mı başkent kulislerine yansırdı. Mizah, nükte, yergi, öykü, çizgi dünyasında yaşardı Yusuf Ziya; ama politikada Menderes'i ne denli gözetse, İsmet Paşa'nın "devlet" olduğunun bilincindeydi. Çok sevip sık sık yinelediği bir özdeyişi vardı:

"-İsmet Paşa'nın arkasında İnönü Meydan Muharebesi

var, Adnan Bey'in arkasında Terzi İzzet'in ceketi var."

---

1940'ların sonlarına doğru Orhan Veli "Yaprak" adıyla tek yapraklık bir edebiyat dergisi çıkarmıştı Yusuf Ziya'nın eleştirisi yine tek tümce idi:

"-Zavallı Orhan, eline bir yaprak almış, kendini ormanda sanıyor."

Zaman Ortaç'ın değer yargılarını değiştirdi.

1962'de bir şiir kitabı çıkardı Yusuf Ziya; önsözüne şunu yazdı:

"- Ben şiirin en iddiasız adamıyım. O büyük işe benim gücüm yetmez. (...) Eğer yarının büyük heykelini yapacaklara biraz kum, biraz taş hazırlayabildimse, bahtiyar olmama yeter."

Kitaptan bir dörtlük:
"Bir gün basacak beni de
Göğsüne bu anne toprak
Görecekler ellerimi
Bir çınarla yaprak yaprak..."

Düşünüyorum Öyleyse Vurun