28 Aralık 2018

Kemalettin Tuğcu - Kuklacı

Eskiden öyle sinema yoktu. Televizyon da yoktu. Ortaoyunu, meddah, Karagöz oyunları vardı. Tiyatroların çoğunda tuluatçılar oynarlardı.
-Tuluatçı ne demek?
-Bir çeşit hazır cevap demek. Yazılıp çizilmeden oynanan oyun. Maksat halkı eğlendirmek.

Bu bir yaradılış meselesi. Başka başka duygularda olan insanları bir kazanda kaynatsanız yine biribirleriyle kaynaşamazlar.

Demek insan okuyup yazmakla diploma almakla olgunlaşmıyor?

Bugüne kadar beni anlamak hiçbirinizin aklına gelmedi.

-Bu kuklalar ne olacak?
-Turistik eşya gibi bir kısmını satacağım.
-Paraya ihtiyacın mı var?
-Hayır, sanata ihtiyacım var. Öteden beri beni rahatsız eden arzularımın yatıştırılmasına ihtiyacım var. Yapacağım, kukla yapmakla vakit geçireceğim. Bu işimin bir folklor hizmeti olduğunu da anlayacaklar çıkar. Ama ben kimseden takdir beklemiyorum. Ben kendi kendimi eğlendiriyorum.

Yeryüzündeki her eşyanın bir değeri vardır.

- Yeryüzündeki her eşyanın bir değeri vardır. Sözüm buradan dışarı, ben bir eşek anırsa durur, hayvanın hâline dikkatle bakarım.
- Baba şehirde eşek kaldı mı?
- Kaldı oğlum, kaldı. Ama artık ahırlarda değil, evlerde, apartmanlarda yaşıyorlar.

Kafalar düzelmeyince bu iş düzelmez kızım, dedi. Önce kafaları düzeltmek lâzım.