08 Eylül 2018

Bu Topraklardan Bir Elia Kazan Geçti


Kayserili, komünist, oscarlı yönetmen, yazar ve oyuncu…

Türkiye nin tarihi kentleri hızla rengini yitirirken 28 Eylül 2003 te yaşamını yitiren Elia Kazan ın öyküsü bize bir kez daha Anadolu yu anımsatıyor…

Germir, Elia Kazan ın, Elia Kazan da Germir in öyküsünün ayrılmaz bir parçasıdır. Bu öykü bize çok şey anlatıyor. Bugün giderek kimliğini ve ruhunu yitiren kentlerimizin, coğrafya ile biçimlenen, tarihle yoğurulan bu öykülerine sahip çıkmazsak, hepimiz tek bir rengin içine hapsolup tüm renklerimizi yitireceğiz. Bugünün Kayseri imgesi ve algısının sisleri arasında gözden kaybolmak üzere olan masalsı kentleri geleceğe taşıyamazsak, hepimiz biraz daha ıssızlaşacağız. Çünkü bu yitip giden kentler, hepimizin ortak öyküsü…
Türkiye son 15 yıldır hızla renklerin solduğu bir ülke haline dönüştü. Anadolu nun köklü kültürel zenginliği birer birer tektipleştirilerek bir potada eritildi. Ya tahammülsüz ve hoşgörüsüz bir din perdesi, ya da zevksiz, nezaketsiz ve incelikten uzak bir kalkınma hastalığı bütün kentleri kuşattı. Üç-beş yıl gitmediğiniz bir kenti, kasabayı bir daha gittiğinizde adeta tanıyamıyorsunuz. Bu coğrafyayı dünyanın en çarpıcı ülkesi yapan bütün değerlerin üzerine beton dökülüyor…

Asurlu tüccarlardan Ermeni tacirlere, Bizans keşişlerinden Horasanlı dervişlere, Karamanlı Rumlardan Mardinli Süryanilere… Anadolu nun dört bir yanından fışkıran benzersiz zenginlik, bu toprakları tek başına bir kıta yapan en büyük değerlerin başında geliyordu...

TÜRKİYE HİÇ BU KADAR SOLUKLAŞMAMIŞTI
Sanki her şey son 15 yılda olmuş gibi davranılıyor şimdi. Dün yokmuş, her şey bugünle başlamış gibi… Giderek bütün renklerin üstünü tek bir renge boyuyorlar. Tek bir inancın, tek bir yaşama biçiminin aynılaşmış milyonlarca kölesi haline getiriliyor koca bir ülkenin insanları. Türkiye hiç bu kadar soluklaşmamıştı. Büyük acılar, savaşlar, yokluklar, kıtlıklar, salgınlar; hiç biri bu kadar yok edememişti bu halkın umudunu. Hiç bir sultan, hiç bir padişah, hiç bir kral bu kadar tüketememişti her milletten insanın zulme karşı birbirine sarılma duygusunu…
GEÇMİŞİ UNUTARAK KENDİNİ TÜKETEN KENTLER
Bu tek tipleştirmeden en fazla etkilenen kentlerden biri de Kayseri…

Bu çok dinli, çok dilli ve çok kültürlü Anadolu kenti, sanki kökleriyle olan bütün bağlarını unutmak istercesine geçmişin o incelikli ve bilgelik dolu yaşamının üzerini büyük bir hızla betonla kaplıyor.

Talas, Gesi, Ağırnas, Germir, Efkere ve Darsiyak (Güzelbağ) gibi çok kültürlü ve şiirsel güzellikteki mimarisiyle bulundukları coğrafyanın birer kimlik kartı niteliğinde olan kentler, betonarme çağının gazabına uğramış. Mimar Sinan ın da doğduğu köy olan Ağırnas ve biraz da merkeze uzak kaldığı için Gesi ve Darsiyak ı saymazsak Talas ve Germir çirkin apartmanların arasında adeta kaybolmuş gibi. Efkere nin hüzünlü tarihi ve akibeti ayrı bir öykü ve Kayseri nin, Niğde nin, Nevşehir in, Aksaray ın biblo gibi kentlerinin unutulan öyküleri kesinlikle yeniden yazılmalı. Çünkü bunca hafızasızlaştırmaya, ancak bu öykülerle karşı koyabiliriz. Bu unutarak kendini tüketme karşısında ancak bu öykülerle ayakta kalabiliriz…
GAYSERİLİ, KOMÜNİST VE OSCARLI BİR YÖNETMEN: ELİA KAZAN
Uzun bir girizgah oldu, farkındayım. Oysa bugün ben size Marlon Brando, James Dean ve Warren Beaty gibi efsane yıldızları sinema dünyasına kazandıran Kayserili, komünist bir yönetmeni anlatacaktım; Germirli Elia Kazan ı…
Elias Kazancıoğlu… Kayseri Rumlarından Athena Şişmanoğlu ile Georges Kazancıoğlu nun çocuğu olarak 7 Eylül 1909 tarihinde İstanbul da dünyaya gelen Elia Kazan ın yaşamı, ileride ünlü bir yönetmen olarak tüm dünyayı etkileyecek filmlere imza atacağı Holywood senaryolarını aratmaz. Bir yaşına kadar İstanbul da yaşayan Kazancıoğlu ailesi, Birinci Dünya Savaşı nın ayak seslerinin duyulmaya başladığı 1913 te Amerika ya göç eder.

Avrupa dan gelen göçmen dalgasının yarattığı ortamda büyüyen Elia Kazan, iyi bir öğrenim yaşamının ardından Yale Yale Üniversitesi‘nde tiyatro eğitimi alır. 1932 de tiyatro oyunculuğu, 1940 ta ise oyun yönetmenliği yapmaya başlayan Kazan ın sinemaya geçişi ise 1940 lı yıllara rastlar.
MARLON BRANDO VE JAMES DEAN GİBİ OYUNCULARI O KEŞFETTİ
1951 de İhtiras Tramvayı, 1952 de Viva Zapata, 1954 te Rıhtımlar Üzerinde, 1955 te Cennet Yolu gibi ardı ardına çektiği kült filmler, tüm dünyada büyük yankı uyandırır. Ezilenlerin öykülerini kaleme Amerikalı ünlü yazar John Steinbeck le birlikte çalışan Elia Kazan, Marlon Brando, James Dean ve Warren Beaty gibi oyuncuları sinema dünyasına kazandıran usta bir yönetmendir artık. Viva Zapata da Meksikalı devrimci halk önderi Emiliano Zapata nın öyküsü, Rıhtımlar Üzerinde filminde ise liman işçisi eski bir boksörün işçileri örgütleme öyküsünü anlatan Elia Kazan, Amerika da hortlayan anti-komünizm döneminde kovuşturmalara uğramaktan kurtulamaz.
YAŞAMI BOYUNCA HEP ANADOLU YU DÜŞLEDİ
Sinemacı komünist arkadaşlarını ele verdiği ve Senatör McCarthy yle işbirliği yaptığı eleştirileriyle geçen yılların ardından New York da Lincoln Sahne Sanatları Merkezi Repertuar Tiyatrosu nda yönetmenliği ve yazarlık yapan Elia Kazan, yaşamı boyunca hep yüreğinde taşıdığı ailesinin yaşadığı toprakları görebilmeyi arzular.
ELİA KAZAN GERMİR DE…
1972-1997 arasında tam üç kez Kayseri ye, ata yurdu Germir e gelir. Ancak Germir de artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Ailesinden, büyüklerinden dinlediği o masalsı kasaba gitmiş, arkasında insana boğazında düğümlenen duygular yaşatan bir görüntü bırakmıştır. Çocukluğunun Germirlilerin ona seslenişiyle ‘Aliye , zamanın sisleri arasında kaybolup giden görüntülerin ve seslerin peşinden geldiği atalarının yaşadığı topraklardan hüzünlü ayrılır.

BU TOPRAKLARDAN BİR ELİA KAZAN GEÇTİ
Oscar ödüllü bir yönetmen olan Elia Kazan, ailesinin yaşadığı toprakların öyküsünü anlatmak istediği filmi çekmeye fırsat bulamadan 28 Eylül 2003 tarihinde bu dünyadan göçüp gitti. Arkasında onlarca film, tiyatro oyunları, kitaplar ve 94 yıllık bir yaşam öyküsü bıraktı. Anadolu nun binlerce masalsı kentinin taş duvarlarına kazınmış o masalsı öykülerden biri onunki. Ne yalnızca Amerikan rüyası ne de tek başına bir başarı öyküsü. Bir yanı hep eksik kalmış, her adımında kendini arayan, nereye giderse gitsin hep kendine yürüyen bir adamın öyküsü.
YAŞAR KEMAL: ‘ELİA KAZAN BİR ANADOLULUYDU
Yaşar Kemal, “90 yaşında bir çocuk '' olarak tanımladığı Elia Kazan ı, ölümünün ardından şu sözlerle anlatmıştı: “Dün gece duydum Elia Kazan ın öldüğünü. Yavaş yavaş ölümlere alışıyorum. Gene de çok üzüldüm. Her büyük sanatçı gibi alçak gönüllüydü. Onun için önemli ya da önemsiz bir duygu, bir davranış yoktu. Kazan, çağımızın en büyük sinemacılarından biriydi. Sinemaya yenilik getirenlerdendi. Eisenstein, Pudovkin gibi altın kapıdan geçenlerdendi. Elia Kazan bir Anadoluluydu. Türkiye den dört yaşında ayrılmıştı ya, Anadolu yu hiç unutmamıştı. Belki insan her yaşında çocukluğudur. Elia Kazan ı tanıyıp da bunu böyle düşünmemenin mümkünü yok. Her zaman, doksan yaşında da bir çocuktu. Biraz da hınzır bir çocuk. Ve bu çocuğun, belki de bu huyu yüzünden doğduğu ülke hep yüreğindeydi. '' (Hürriyet, 30.09.2003)
ERCİYES İN KOR KIRMIZI TAŞLARI GERMİR E ADINI VERMİŞ
Yaşar Kemal in deyimiyle Anadolu yu hiç unutmayan Kayserili Elia Kazan ın atalarının memleketi olan Germir, fiziki coğrafyanın önce dile, kültüre ve ardından yaşamın tümünü nasıl biçimlendirdiğinin bir kanıtı gibi. Volkanik bir dağ olan Erciyes in püskürttüğü lavlardan oluşan taşların mimariyi, mimarinin de yaşamı şekillendirdiği Germir in adını Ermenice de kırmızı anlamına gelen ‘karmir kelimesinden aldığı söylenir. Ancak Germir de birçok tarihi yerleşim gibi belleklerden silinmek istercesine 1940 lardan sonra kurulan ‘Yabancı Adları Değiştirme Komisyonu tarafından adı değiştirilen yerlerden biri olur. 1960 tan sonra adı ‘Konaklar olarak değiştirilen Germir, halk arasında eski adıyla anılmaya devam eder. 2000 yılında ise halkın talebiyle Germir adı iade edilir.
TAŞLA YAZILAN ŞİİR GİBİ ZAMANA DİRENEN GERMİR EVLERİ
Kırmızı volkanik taşlarla yapılan Germir evleri, Anadolu nun dört bir yanında bir virüs gibi yayılan yok edici hoyratlıktan payına düşeni fazlasıyla almış. Taşla yazılan şiir gibi evlerin dizildiği süslü defter sayfalarını andıran o sokaklar bozulup viran olmuş ancak halen zamana direnen ve bize geçmişin öykülerini anlatan Germir evleri bin yıl öncesinden bugüne atılmış bir çığlık gibi tüm efkârıyla görkemli Erciyes e doğru öylece bakıp bakıp duruyor.
‘GİNE YEŞİLLENDİ GERMİR BAĞLARI, BAKARIM ERİMEZ DAĞLARIN KARI
Bugün etrafını çevreleyen dev apartman bloklarının gölgesinde geçmişin incelikli yaşamının izlerini anımsatmaya çalışan Germir in adını son yıllarda dilimize dolayan ve “Gine yeşillendi Germir bağları/ Bakarım erimez, erimez dağların karı '' sözleriyle başlayan ünlü Germir Bağları türküsü oldu. Okan Murat Öztürk ün yeniden havalandırdığı Germir Bağları türküsü, mübadele ile Yunanistan a gönderilen Rum ailelerden birinin kızıyla bir Türk gencinin yarım kalan aşkını ve ayrılık öyküsünü anlatıyor.

YİTİP GİDEN KENTLER HEPİMİZİN ORTAK ÖYKÜSÜNÜ SAKLIYOR
Germir, Elia Kazan ın, Elia Kazan da Germir in öyküsünün ayrılmaz bir parçasıdır. Bu öykü bize çok şey anlatıyor. Elia Kazan ve Germir ilişkisi yalnızca bir örnek. İçine doğan karakterleri yoğurup biçimlendiren binlerce kentimiz var. Bugün giderek kimliğini ve ruhunu yitiren kentlerimizin, coğrafya ile biçimlenen, tarihle yoğurulan bu öykülerine sahip çıkmazsak, hepimiz tek bir rengin içine hapsolup tüm renklerimizi yitireceğiz. Bugünün Kayseri imgesi ve algısının sisleri arasında gözden kaybolmak üzere olan masalsı kentleri geleceğe taşıyamazsak, hepimiz biraz daha ıssızlaşacağız. Çünkü bu yitip giden kentler, hepimizin ortak öyküsünü sokaklarında, evlerinde saklıyor…
 
 
 Yusuf Yavuz