Tiyatro oyunları yazdı-sahneledi; şiirler yazdı-okudu; kukla
oynatarak çocukları mutlu etti, piyano çaldı; geleneksel halk şarkıları
derledi- söyledi; pandomimciydi. Doğayı sevdi; Pablo Neruda’ nın deyimiyle o “… Güzel kokular saçan bir Yasemin’di.” Orta sınıf bir ailede yetişti ama her zaman ezilenlerin- yoksulların yanında yer aldı…Caz müziğine ve bir de Salvador Dali’ ye âşık oldu…
Lorca
yapıtlarıyla kendisinden sonra gelen şairleri-sanatçıları da derinden
etkilemiştir. Ölümünden sonra bugün de etkisi hissedilmektedir. Ona
ithafen yazılmış şiirler-şarkılar bugün de dilden dile- kulaktan kulağa
dolaşmaktadır.
Lorca’ yı ile ilk kez 1970’ lerin sonunda Varlık Yayınları’ nda Sait Maden çevirisiyle yayımlanan “Bütün Şiirleri” seçkisinde tanıdım. Şiirlerinde başlangıçta kendime yakın bulduğum tutkulu doğa tasvirleri
onu sevmeme yetmişti. Onun çocukluğu gibi benim de çocukluğum kırlarda,
ağustos böcekleri, karıncalar, sümüklüböcekler, kurbağalar, serviler,
yıldızlar, yağmur tanecikleri… ile alt alta, üst üste geçen bir “çayır-çimen çocukluğu” ydu. Sonraları hayatı ve bütün şiirleriyle- şarkılarıyla baş tacım oldu Lorca.
İspanyol İç Savaşı’nın anlatıldığı projenin merkezinde, bu savaşta hayatını kaybeden İspanyol şair Federico Garcia Lorca vardı. Gösteride özel bir repertuvarla sahne alan sanatçılar Recuerdo a Granada, Farruca, Nana de Sevilla, Buleria, Liviana, Gritos ve Ternura’nın da yer aldığı flamenko klasiklerini, dönemin marşlarını, Lorca’ nın, Antonio Macado’ nun ve Neruda’ nın şiirlerini ve Unamuno’ nun sözlerini dansla harmanlayarak yorumladılar.
kaynak Endülüs'ün ince ruhlu şairi Lorca