Sina ile tuz dağında, zeytin
hakkında konuşuyorduk: Bir tek
olsun zeytin yetiştirseydik bunca
söz yerine! Suyun hakkı için
ve kara gözlerinin hatırına, dilde
çoğalan zeytin, tuza değil, ekmeğe
değil söze kardeş duruyordu, rüzgâr
bu akşama tuzdan bir sofra kuruyordu,
söz ile zeytin arasında: Yoklukta
buluşmanın güzelliği gibi duruyordu
kardeşlik! Hiç kutsalınız yoksa
kardeşlerinize bakın, kardeşlerim! Kardeşlik, yokluk kadar kutsaldır,
onların bakışında zeytin, tuz
onlar ağlayınca göl, gönül onlarda
durduğu için dağ ve uzun
çarşılı bir gülüşü var onlarla uzun
bahçeli bir geçmişin. Diyebilir miyiz
yokluğun çölü zeytinden ve bizden
geçilmiyordu varlığımız, kardeşler: Yokluğunu yetiştirebilir miyiz geçip zeytinden?