Tender Branson, Creedish mezhebinin dünyadan yalıtılmış sahte cennetinde doğup büyümüş ve dış dünyaya gönderilmiş binlerce misyonerden biri. Kilise doktrinine göre görevi, yaşadığı sürece çalışmak ve gerekli olduğunda ölmek. Kaderi beklenmedik biçimde değişip onu şöhretin doruklarına taşırken aynı zamanda medya ve popüler kültürün içyüzüyle tanıştırıyor. Yarı tanrıya dönüşme yolunda yaşadıkları yakında yüzleşeceğimiz kıyametin çarpıcı bir habercisine dönüşüyor... Branson, mezhepte kendisine zaten hiç verilmemiş olan hayatı "dış dünya"nın çirkinliğine sonuna kadar gömülerek yok etmeyi deneyecektir. Ne var ki, hayatına karışan gizemli Fertility Hollis'e göre, kendine bir kader çizmeye çalışması anlamsızdır. Olacaklar zaten bellidir ve olmak zorundadır... Ve "intihar etmekle şehit olmak arasındaki tek fark gazetede manşet olmaktır." Chuck Palahnluk, önlenemez kaderine doğru nefes kesici bir hızla sürüklenen kahramanın gözünden tüketim toplumunun hastalıklı ve anlamsız yaşam biçimini bize bütün çıplaklığıyla gösteriyor. Dövüş Kulübü'nün yazarından, en az ilki kadar çarpıcı bir roman, benzersiz bir yeraltı edebiyatı örneği.
Çarpışma Partisi
Onu herkes farklı anlatıyor. Biri, “Yedi Bela
Öğğk Casey aslında kötü biri değil; sadece dünyada sa-hici bir şeyler
bulmaya çalışıyor” diyor. Onu etki-leyici ve olağanüstü bulanlar kadar
onun iğrenç, korkutucu, hatta katil olduğunu düşünenler de var. Peki kim
bu Öğğk Casey denen adam?
Chuck Palahniuk'un, her zaman olduğu
gibi, bir öncekinden daha çılgın bu romanı bir anlamda sözel kişisel
tarih. Amerika'nın başına bela kesilip, yürüyen ve konuşan bir kitle
imha silahına dönü-şen iğrenç mi iğrenç bir tipin, Yedi Bela Öğğk
Ca-sey'nin, hayatına giren ya da girmeyip şöyle bir kenarından geçen bir
sürü insanın sözlü anlatımıyla, kimsenin hayal bile edemeyeceği
eylemlerine tanık oluyoruz.
Öğğk Casey daha küçük yaşta, koklayarak
ve ta-darak olaylar ve kişiler hakkında çok şey söylemek gibi olağanüstü
özelliklere sahiptir. Doğduğu Middleton kasabasının çölünde hayvan
yuvalarına kolunu ya da bacağını sokarak kendine kuduz bulaştırır. Çok
zeki olmasa bile uyanıktır ve hayatın kanlı, canlı gerçekliğine
herkesten farklı yaklaşır. Dolayısıyla yaşadığı aşk bile şiddetli,
tiksindirici ve zorlayıcıdır. Elbette, seksidir de. Büyük şehre
taşındığında “arabalarla yapılan Dövüş Kulübü” diyebileceğimiz Çarpışma
Partisi'ne katılır ve sıra dışı olaylar yaşanmaya devam eder…
Kısacası,
roman boyunca yine rahatsız olacaksınız. Bu kitapta, insanların sıradan
hayatlarındaki günlük tecrübelerine gizlenmiş aşırılıklar öyle açık,
net ve sansürsüz anlatılıyor ki, zaman zaman utanacak, iğrenecek ve
dehşete düşeceksiniz. Ama sonunda her zamanki gibi, aklın sınırlarını
zorlayan bir yazarı okumanın verdiği mutlulukla hınzır bir gülümseme
yayılacak yüzünüze.
“Bazı insanlar insanoğlu olarak doğar. Geri kalanımız ise insan olabilmek için hayatımız boyunca uğraşırız.”
“Yozlaşmış ve kötü bir sistemin sadece bir ürünü olduğunu fark ettiğinde, zeki bir insan nasıl tepki verir? aldığınız her nefesin, vergi olarak ödediğiniz her doların, doğurduğunuz ve sevdiğiniz her bebeğin, bir şekilde kötü olan bir sistemi sürdüreceğini öğrendikten sonra yaşamaya nasıl devam edersiniz? içinizdeki bütün hücrelerin ve kanın büyük kötülüğün bir parçası olduğunu bilerek nasıl yaşayabilirsiniz?”
Bu kitap bir günce. Kalemi eline alan kişinin korkularına, sevinçlerine, hüzünlerine yapılan bir yolculuk. Sıradan bir insanın sıradan yaşamı... Belki de sıra dışı birinin zaman zaman peri masalına, zaman zaman kabusa dönüşen yaşamından kesitler sunan anı parçacıklar. Sahte mücevherlerin ışıltısına kapılan bir kadının öyküsü bü. Komadaki kocasının günbegün çürümesini izleyen, sanat, yaşam ve ölüm üçgeninde sıkışıp kalmış bir kadının. Kimilerine göre basit bir garson, kimilerine göre ise her an bir başyapıt yaratabilecek büyük bir ressam. Anakarayla bağlantısı her an yok olabilecekmiş gibi gözüken Waytansea Adası'nın gizemli öyküsü bu aynı zamanda.
Her şey başka birinin yaşamını sürdürmeye zorlanarak bireyselliğini yitiren Misty Marie Kleinman'ın güncesinde saklı. Bir tek kişi tarafından yazılmış bir günce bu. Ancak gerek anlatıcı, gerek anlatılan hikaye açısından pek çok katman söz konusu.
Chuck Palahniuk, insanın ezeli ölümsüzlük arayışına tüyler ürperten bir bakış atarken, sanatın denetlenemeyen gücüne de saygı duruşunda bulunuyor. Misty'nin güncesini tuvale yansıtırken hiçbir detayı gözardı etmiyor. Bizler, kimi zaman acımasızca vurulan fırça darbelerini izlerken, geçmiş, şimdi ve gelecek iç içe geçiyor. Ben ve öteki arasındaki ayrım gittikçe silikleşiyor. Gerçek ve hayal arasındaki karmaşık ilişki zihnimizi bulandırıyor. Ve kişisel komalarımızdan çıkıp kolektif bir komaya giriyoruz hep beraber. Kimin kimi kandırdığı belli olmayan bir oyun oynanıyor. Kimin kurban olduğu belli değil. İnsan kendi yazgısını elinde tutabilir mi? Yoksa zalim feleğin elinden oyuncak mıdır? Yalan mı daha gerçek, gerçek mi en büyük yalan, belli değil. Zira Waytansea Adası dört tarafı gerçeklerle kaplı bir yalan...
"Anlamadığın şeyi her tarafa çekebilirsin."Günce