Nazım, Vera'ya bir anda vurulmuş ve onun kalbini çalmak en büyük arzusuydu, ona türlü türlü hediyelerle kur yapıyordu;
“Ertesi günden başlayarak Nazım atağa kalktı. Bana, henüz genç olduğunu kanıtlamaya karar vermişti. Onu unutmam şurada dursun, kendisinden bir dakika bile kopmama olanak vermiyordu. Günde on kere telefon ediyordu… Hiçbir şey umurunda değildi: Çalışmak da oluşum, evli oluşum, kendisiyle telefonda konuşmamın kimi kez uygun olmayışı ve çoğu kez olanaksızlığı… Açıyordu telefonu. Senaryo bölümünden bir an ayrılmayayım, hemen dört katlı stüdyoda aramaya başlıyorlardı beni, Nazım telefondaydı. Ya kendisi getiriyor ya da şoförüyle kocaman pastalar, kutu kutu çikolatalar, çiçekler gönderiyor ve daha türlü türlü şeyler yapıyordu beni kendisine kadınca ilgi göstermeye zorlamak için. Artık bir çocuğa davranır gibi davranmıyordu bana. Onun gözünde kadın olmuştum artık ve Dumas’nın, Dostoyevski’nin romanlarında kadınlara nasıl kur yapılıyorsa, öyle kur yapıyordu bana.”
Ancak Nazım kendi gibi sıradışı bir kadına aşık olmuştu, Vera çikolatalarla tavlanacak bir kadın değildi;
Yine elinde çiçeklerle Vera’ya gittiği bir gün Vera'nın iş arkadaşı Rais öğüt verdi ona : “ Eğer onu hoşnut etmek istiyorsanız hıyar çurşusu, çiroz gibi şeyler getirin de bakın o zaman nasıl sevecek sizi.”
Ve bu öğütten sonra litre litre turşular Vera'nın masasına doluşmaya başladı, sonrası hepimizin malumu. Nazım turşuyla kalp çalan ilk erkek olarak tarihe geçiyordu…