Madem, zamanın uç
verdiği bedendim, gizlerle dolu belleğiydim suların ve karanlıkla
birleşen ilk ışığın, her şeyi başlatan ezgiydim, rahimdim, sütle dolu
göğüslerdim, en derin uykulardan uyanan topraktım, öyleyse neden bir
türlü doğamıyorum? Madem, ben hem bütün bunlardım, hem de kendimdim,
neden içimdeki hiçbir şey, acı bile bana ait değil? Bin yıllar sürmüşse
oluşturulmam, efsanelerden, imgelerden, kavramlardan, dillerden, neden
içinde var olabileceğim bir yer, bir sözcük bile bulamadım bugüne dek? Gökyüzünün altında söylenecek yeni bir şey yoksa eğer, her cümle, her
dize, her öykü defalarca seslendirilmişse, ben hangi çığlığın
yankısıyım? Hangi suskunluğun? Sonsuz kez ölüp dirilen, hiçlikten doğan
ve büyüyen, okyanusun sırlarını peşi sıra sürükleyen ay olsaydım ben,
nasıl böylesine iyi tanırdım uzaklarla sonları? Madem gücüm cehenneme yetiyordu... Neydi peki beni yenen?