06 Ağustos 2016

Edip Cansever - Gül kokuyorsun

 Gül kokuyorsun, bir de
amansız, acımasız kokuyorsun,
gittikçe daha keskin kokuyorsun, daha yoğun
dayanılmaz birşey oluyorsun, biliyorsun
hırçın hırçın, pembe pembe
öfkeli öfkeli gül,
gül kokuyorsun nefes nefese.

Gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun
ve acı ve yiğit ve nasıl gerekiyorsa öyle
sen koktukça düşümde görüyorum onu
düşümde, yani her yerde
yüzü sararmış, titriyor dudakları,
şakakları ter içinde,
tam alnının altında masmavi iki ateş,
iki su,
iki deniz bazen,
bazen iki damla yaz yağmuru,
mermerini emerek dağlarının,
şiirler söylüyor gene,
ölümünden bu yana yazdığı şiirler
kızaraktan birtakım şiirlere
büyük sular büyük gemileri sever çünkü
ve odur ki büyüklük
şiir insanın içinden dopdolu bir hayat gibi geçerse,
o zaman ölünce de şiirler yazar insan,
ölünce de yazdıklarını okutur elbet
ve senin böyle amansız
gül koktuğun gibi
yaşamanın herbir yerinde.

Gül kokuyorsun, amansız kokuyorsun,
bu koku dünyayı tutacak nerdeyse,
gül, gül! diye bağıracak çocuklar bütün
herkes, hep bir ağızdan: gül!
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek
saçların, alınların,göğüslerin üstüne,
yüreklerin üstüne,
bembeyaz kemiklerin,
mezarsız ölülerin üstüne,
kurumuş gözyaşlarının,
titreyen kirpiklerin üstüne,
kenetlenmiş çenelerin,
ağarmış dudakların,
unutulmus çığlıkların üstüne,
kederlerin, yasların, sevinçlerin
ve herşeyin üstüne bir gül işlenecek.

Bir rüzgar, bir fırtına gibi esecek gül,
yıllarca esecek belki
ve ansızın dünyamızı göreceğiz bir sabah
göreceğiz ki
biz dunyamızı gerçekten görmemişiz daha
geceyi, gündüzü, yıldızları
görmemişiz hiç
tanışmaya komamışlar bizi güzelim dünyamızla.


Öyleyse dostlar bırakın bu yalnızlıkları,
bu umutsuzluklari bırakın kardeşler,
göreceksiniz nasıl
güller güller güller dolusu,
nasıl gül kokacağız birlikte,
amansız, acımasız kokacağız,
dayanılmaz kokacağız nefes nefese...