Alçaklığın,
hainliğin, ikiyüzlülüğün, puştluğun, kısacası cümle kokuşmuşluğun at
oynattığı bir dönemde yaşamdan zevk alabilmek ancak zayıfların
bahtiyarlığıdır. Esas olan sadece yaşamak değil, insana yakışır şekilde
ve onurlu yaşamaktır. Teslim olmadan, boyun eğmeden, sürünmeden, el etek
öpmeden yaşamaktır…
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz️
Böyle bir eser nasıl mı yazılır?
"Yaşamam mümkün değildir," der,
"Ağaca, ormana, insana
Aşık olmadan."
Arkadaşları endişeli, "Politika, propaganda
yapma, kendini yakma, yoldan çıkanlara ayak uydurma," dedikçe, Nazım
onlardan uzaklaşıp "İnancımın sıra neferiyim," diyor.
Benim oğlan benim yaşıma bastığı zaman, ben bu dünyada olmayacağım
Kelebek misalidir aşk ; anlamaya ömrü günlük , anlayana bir ömürlük
Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan.
Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir et gelir
Ve çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir.
Hani şimdi biz;
İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz...
" Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler.."
İstanbul'um,
Seni düşünüyorum.
Oturmuşsun deniz kıyısına,
Bakıyorsun limana giren Amerikan
Zırhlısına.
Hastasın, açsın, öfkelisin.
O da bakıyor sana,
Hem de nasıl,
Efendinmiş
Patronunmuş
Sahibinmiş gibi...
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karanlıklar
aydınlığa....
Yaşamak: ümitli bir iştir, sevgilim, yaşamak: seni sevmek gibi ciddî bir iştir...
Sevgilim,
senin mekânın olan ve nereye sürülsem, hangi hapiste yatsam sırtımda,
torbamın içinde götürdüğüm ve evlât acısı gibi yüreğimde, senin hayalin
gibi gözlerimde taşıdığım şehir…