Oysa
bizim tek bilmek istediğimiz yoksulların neden yoksul oldukları. Sakın
onların açlığı bizi doyuruyor ve çıplaklığı giydiriyor olmasın?
Televizyon ailenin en önemli üyesi olmayı bırakacak, ona da ütü ya da çamaşır makinesi gibi davranılacak.
Dünya bir zamanlar uçsuz-bucaksız-sınırsızdı, gerekli tek pasaport ayaklardı... Aynalar
İlk başta ebemiz olan zaman, gün gelecek celladımız olacak. Dün zaman bizi emzirdi ama yarın yiyecek...Aynalar
Kimse gidecek kadar kahraman, kalacak kadar vatansever değil...Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri
Üst sınıf istatistiklerle oynuyordu, orta sınıf borsada oynuyordu, alt sınıfsa spor toto oynuyordu...
Görevliler, görevini yapmaz.
Politikacılar, konuşur ama hiçbir şey söylemezler.
Seçmenler, oy kullanır ama seçemezler.
Bilgilendirme medyası bilgilendirmez.
Okullar cahillik öğretir.
Yargıçlar, kurbanları cezalandırır.
Ordular, kendi vatandaşlarıyla savaşır.
Polisler, suç işlemekten, suçla savaşmaya zaman bulamaz.
Kârlar özelleştirilirken iflaslar kamulaştırılır.
Para, insandan özgürdür.
İnsanlar nesnelerin hizmetindedir.
Başarı hep geçici, felaket hep kalıcıdır...
Hayır işlerine inanmıyorum.
Dayanışmaya inanıyorum.
Hayırseverlik çok dikey.
Yukarıdan aşağı iniyor.
Dayanışma yataydır.
Ötekine saygı duyar.
Kaybolan şeyler..
Barış ve adalet haykırarak doğan yirminci yüzyıl kanın içinde boğulmuş olarak öldü ve bulduğundan çok daha adaletsiz bir dünya bıraktı arkasında..
Yine barış ve adalet haykırarak doğan yirmi birinci yüzyıl da, önceki yüzyılın izinden gitmekte..
Ben çocukken, dünyada kaybolan her şeyin Ay'a gittiğine inanıyordum..
Ne var ki, Ay'a giden astronotlar orada ne tehlikeli rüyaları ne tutulmayan vaatleri ne de kırık umutları buldular..
Eğer bunlar Ay'da değilseler, neredeler o zaman?
Yoksa dünyada kaybolmadılar mı?
Yoksa dünyada saklanıyorlar mı?...Aynalar
Çocukların çocuk olma hakları her geçen gün daha fazla reddediliyor.. Dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler diye.. Dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye.. Orta sınıftakileri, ne zengin ne de yoksul olanları televizyona bağlıyor; vakit henüz erkenken tutsak hayatını kader olarak bellesinler diye.. Çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler...Tepetaklak
Beni güldürmeyen hiç bir şeyi ciddiye almamayı öğrendim hayatta…
Hayırseverlik dikeydir, aşağılar. Dayanışma yataydır, yardım eder.
Büyüyün ve çoğalın dedik, makineler de büyüyüp çoğaldılar. Bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler. Şimdi biz onlar için çalışıyoruz. Gıda miktarını arttırsınlar diye icat ettiğimiz makineler açlığı çoğaltıyorlar. Kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar. Hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar. Buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar. İletişim kurmak için icat ettiğimiz büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar. Biz makinelerimizin makineleriyiz. Onlar masum olduklarını iddia ediyorlar. Ve bunda haklılar.
Dünya o kadar hüzünlü ki, gökkuşağı bile siyah beyaz çıkıyor ve o kadar çirkin ki, can çekişenlerin peşindeki akbabalar hemen üstlerinden uçuyor.
Hayat lavabodaki pislik gibi, giderden akıp gidiyor.
Bir yalnızlaşma, yalıtılmışlık düzeni: Her koyun kendi bacağından asılır. Komşun senin ne kardeşindir ne de sevgilin. Komşun bir rakip, bir düşmandır, ortadan kaldırılacak bir engel ya da kullanılacak bir araç. Bu düzen, ne bedeni besleyebilir ne de ruhu. Birçok insan ekmek bulamadığı için açlık çekmeye mahkûmdur; kucaklaşma yoksunluğu yüzünden gönül açlığı çekenlerin sayısı ise daha kabarıktır...Açlık -2
Televizyon ailenin en önemli üyesi olmayı bırakacak, ona da ütü ya da çamaşır makinesi gibi davranılacak.
Dünya bir zamanlar uçsuz-bucaksız-sınırsızdı, gerekli tek pasaport ayaklardı... Aynalar
İlk başta ebemiz olan zaman, gün gelecek celladımız olacak. Dün zaman bizi emzirdi ama yarın yiyecek...Aynalar
Kimse gidecek kadar kahraman, kalacak kadar vatansever değil...Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri
Üst sınıf istatistiklerle oynuyordu, orta sınıf borsada oynuyordu, alt sınıfsa spor toto oynuyordu...
Görevliler, görevini yapmaz.
Politikacılar, konuşur ama hiçbir şey söylemezler.
Seçmenler, oy kullanır ama seçemezler.
Bilgilendirme medyası bilgilendirmez.
Okullar cahillik öğretir.
Yargıçlar, kurbanları cezalandırır.
Ordular, kendi vatandaşlarıyla savaşır.
Polisler, suç işlemekten, suçla savaşmaya zaman bulamaz.
Kârlar özelleştirilirken iflaslar kamulaştırılır.
Para, insandan özgürdür.
İnsanlar nesnelerin hizmetindedir.
Başarı hep geçici, felaket hep kalıcıdır...
Hayır işlerine inanmıyorum.
Dayanışmaya inanıyorum.
Hayırseverlik çok dikey.
Yukarıdan aşağı iniyor.
Dayanışma yataydır.
Ötekine saygı duyar.
Kaybolan şeyler..
Barış ve adalet haykırarak doğan yirminci yüzyıl kanın içinde boğulmuş olarak öldü ve bulduğundan çok daha adaletsiz bir dünya bıraktı arkasında..
Yine barış ve adalet haykırarak doğan yirmi birinci yüzyıl da, önceki yüzyılın izinden gitmekte..
Ben çocukken, dünyada kaybolan her şeyin Ay'a gittiğine inanıyordum..
Ne var ki, Ay'a giden astronotlar orada ne tehlikeli rüyaları ne tutulmayan vaatleri ne de kırık umutları buldular..
Eğer bunlar Ay'da değilseler, neredeler o zaman?
Yoksa dünyada kaybolmadılar mı?
Yoksa dünyada saklanıyorlar mı?...Aynalar
Çocukların çocuk olma hakları her geçen gün daha fazla reddediliyor.. Dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler diye.. Dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye.. Orta sınıftakileri, ne zengin ne de yoksul olanları televizyona bağlıyor; vakit henüz erkenken tutsak hayatını kader olarak bellesinler diye.. Çocuk olmayı başaran çocuklar çok şanslı, çok büyülüler...Tepetaklak
Beni güldürmeyen hiç bir şeyi ciddiye almamayı öğrendim hayatta…
Hayırseverlik dikeydir, aşağılar. Dayanışma yataydır, yardım eder.
Büyüyün ve çoğalın dedik, makineler de büyüyüp çoğaldılar. Bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler. Şimdi biz onlar için çalışıyoruz. Gıda miktarını arttırsınlar diye icat ettiğimiz makineler açlığı çoğaltıyorlar. Kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar. Hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar. Buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar. İletişim kurmak için icat ettiğimiz büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar. Biz makinelerimizin makineleriyiz. Onlar masum olduklarını iddia ediyorlar. Ve bunda haklılar.
Dünya o kadar hüzünlü ki, gökkuşağı bile siyah beyaz çıkıyor ve o kadar çirkin ki, can çekişenlerin peşindeki akbabalar hemen üstlerinden uçuyor.
Hayat lavabodaki pislik gibi, giderden akıp gidiyor.
Bir yalnızlaşma, yalıtılmışlık düzeni: Her koyun kendi bacağından asılır. Komşun senin ne kardeşindir ne de sevgilin. Komşun bir rakip, bir düşmandır, ortadan kaldırılacak bir engel ya da kullanılacak bir araç. Bu düzen, ne bedeni besleyebilir ne de ruhu. Birçok insan ekmek bulamadığı için açlık çekmeye mahkûmdur; kucaklaşma yoksunluğu yüzünden gönül açlığı çekenlerin sayısı ise daha kabarıktır...Açlık -2