Yaşama bir gitardır
Tellerine vurdukça yediveren
Güneş nasıl doğarsa
Ve yeşil ne kadar solaksa
Saksofon ne kadar benziyorsa asma kabaklarına
Bir sebzevat kokusu sarıyor ortalığı
Sanki sırık tomatları biz kızardık diyorlar
Santana çaldıkça
Kurbağalar ötüyor tosbağalar yürüyor
Beni bir bostana gömün
Gübre olmak istiyorum
BU RÜZGARA BİR RÜZGAR DA BENDEN
Rüzgar bağlama çalıyor yapraklarla
Arif Sağ belmiş sanki cemevimize
Arkamdan itme lan poyraz
Ben de Güler'e sarılır
Salkım söğütlere tutunurum
Sallan yuvarlan sallan
Atarım kendimi yatağa
Rüyalarım ki bir hayalet teknedir
Uykularım ki nöbette uyuyan bir er
Şiir mavzerine dayamış başını
Sallan yuvarlan sallan
Ensemden esen esen yelle
Üç direkli bir fırkateyn gemimiz
Uğur ola caponyadır yolumuz
Ertuğrul süvarisiyim gayri ben
Dedem Ali bey
Kayalara çarpıyoruz caponya açıklarında
Bağırıyorum emirberi
Memed'e
Atla sen ben gemimle batacağım.
Emirber Memet ki yine benim
Atlıyorum denize o tayfunda
Kayalara çarparak göğsümü
KurtuluyorumBen ki o emirber
Memedİstanbula varıp
Beyazıt meydanında ilk gün
Bir kan davasından ilk gün
Bir kan davasından yanlış yere
Vurulup ölüyorum
Sallan yuvarlan sallan
Ensemden esen esen yelle
Bu rüzgara bir rüzgar da benden
boğulsam da yıkılmıyorum bu kaleden beden.
BUNAYDIN
Bir limon kalmış güneşten
Bi de dal uçlarında buhur
Bulutlar ki kar
Bulutlar yağıyor
Dizdüşümlerime…
Bir tahta boştasın loş
Sarmanlar gidip geliyor
Silüsler beyazdan da yılan
Sen bu tipiden çıkmıyacan…
Bir limon kalsa da güneşten
Bi de ölümcül umut
Sen bu umuttan iflah
olmaya
can…
ÇALINDI
Kapı çalındı
Açmaya davranayım derken
Uyandım ki
Çamların altında yatmıyor muymuşum
Sırtüstü,Hücum etti gözlerime
Göğün mavisiHoş
Böyle deKapıyı açtım sayılır
Diğ mi Aynı kapıya çıkmasa bile
DÖGÜSELİM BARIS İCİN
Soğuk harp bitti
Sıcak savaşlar başladı
Memleketim de bir iç savaş halinde
Memleketim bir içkanamada
Mezralar yanıyor
Köyler yanıyor İçim yanıyor
Çocuklar ağlıyor
Analar ağlıyor Anamız ağlıyor
İçerde onbin aç
Dışarda yüzbinlerce çıplak
Barış için döğüşelim
Döğüşelim barış için
HAYIR
Dinlensin diyedir gözlerimiz
Bu önümüzde açılıp giden manzara;
Bu dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir,
Ve tanrılar boşluktan bıkınca.
Ellerimize malum olur nedense
Suların rengi balıklarıyla, çiçekleriyle,
Düşünmenin huzuru ayan olur;
Soğuğun sessizliği hakeza.
Yuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız,
Boylarımız bü'yü'r usul usul;
Duyulmasın diye gürültüler uykularda
Yağmurlar yağar geceleri.
KÖRKÜTÜK
Denize karşı yakılan ateş
Kurumuş meşe dallarından
Öğlen sıcağını anımsatıyor denize,
Duman olmuş ikircikli bir ikilem
Yavaşına yavaşına giriyor geceye
Kayaları gemileri ve körkütükleriyle
Uyudu uyuyacak…
KUCUK KIZIM SU'YA
Bir derin uykudaydım ölümün içinden
Açtım ki gözlerimi
Bir suyun gölgesi gibi
Kendisi adeta bir suyun
Ayakucunda sen oturuyorsun
Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum
KÜFÜR
Yazılmış şiirin üstüne koyduğun somun.
Sözcükler ekmeğin lokmaları gibi.
Ben size lokmalardan kurulmuş bir şiir veriyorum.
Yiyin,bana şükredin,küfredin!
PARÇA PARÇA - 1
Yaşamak istiyorum
Yaşamayı bu soğumuş cehennemde
Ölü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil sade,
Yaşamayı yaşamak istiyorum
PARCA PARCA - 2
Bu küfür küfür değil, küflü rüzgar,
Bu silsilesini s..ktiğimin koridorlarına
Demirli dosyalar gibi sıralanmış kapılardan
Ayaklarımın dibine kadar sokularak
Ve sezdirmeden üflüye üfüre
Parmaklarımın uçlarını kemiren
Bu kılları ağarmış fare
Ne bilir, ne anlar ki çocuklardan haber vere!
Hem verse de ne umurum!
Ben ki müebbet muhabbete mahkûmum,
Çocuklardan haber değil,
Çocukları güneş kokan enselerinden
koklaya koklaya öpüp ısırmak istiyorum
UKTE
Dünyamın güzeli martılar
Sizden nasıl da yok yere korkmuşum
Kaşık Ada’nın orda!
Dalın üstüme dalın
Vurun beni, urun
Denizanası kokan gagalarınızla!
Ah sizden ben nasıl da yok yere korkmuşum!
Bilmiyordum ki çünkü
Ben hem balığım hem kuşum
Ben ama hala anlayamıyorum ki
Bunca zaman niye sizden ayrı oturmuşum
ÜÇ NAL LOKANTASINDAN
Bu cehennemi sıcaktan kurtulmak için
Sırtımı, omuzlarımı yüzen
Ne bir esinti bekliyorum yaprakları uçarısıya,
Ne de bir yaz yağmuru bardaktan boşanırcasına
İhtiyacım benim başka bir sıcak
Teninin sıcaklığı senin
Yelelerimden sağrıma inen ter damlalarıyla
Koşturacak beni menzilinden menziline
Dört ayak, üç nal
Güle Güle Seslerin Sessizliği…
YORGUNLUK
Kuşlar vardır, cana benzer havalarda
Soguksa kar, baharsa yaprak
Bir başına büyür toprakta ömrümüz,
Güneşle yeşil elleriyle çıplak.
Uslu ayaklarla başlamış yolculuk,
Yürünmez öyle, bazen durulur,
Ve iner erenler katına yorgunluk
Kapanır sükun üzre kitaplar.
Nefeslerle sürüp giden yaşamamız
Bir su kenarına gelir durur
Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır
Yürünmez öyle hep, bazen susulur
Atarım kendimi yatağa
Rüyalarım ki bir hayalet teknedir
Uykularım ki nöbette uyuyan bir er
Şiir mavzerine dayamış başını
Sallan yuvarlan sallan
Ensemden esen esen yelle
Üç direkli bir fırkateyn gemimiz
Uğur ola caponyadır yolumuz
Ertuğrul süvarisiyim gayri ben
Dedem Ali bey
Kayalara çarpıyoruz caponya açıklarında
Bağırıyorum emirberi
Memed'e
Atla sen ben gemimle batacağım.
Emirber Memet ki yine benim
Atlıyorum denize o tayfunda
Kayalara çarparak göğsümü
KurtuluyorumBen ki o emirber
Memedİstanbula varıp
Beyazıt meydanında ilk gün
Bir kan davasından ilk gün
Bir kan davasından yanlış yere
Vurulup ölüyorum
Sallan yuvarlan sallan
Ensemden esen esen yelle
Bu rüzgara bir rüzgar da benden
boğulsam da yıkılmıyorum bu kaleden beden.
BUNAYDIN
Bir limon kalmış güneşten
Bi de dal uçlarında buhur
Bulutlar ki kar
Bulutlar yağıyor
Dizdüşümlerime…
Bir tahta boştasın loş
Sarmanlar gidip geliyor
Silüsler beyazdan da yılan
Sen bu tipiden çıkmıyacan…
Bir limon kalsa da güneşten
Bi de ölümcül umut
Sen bu umuttan iflah
olmaya
can…
ÇALINDI
Kapı çalındı
Açmaya davranayım derken
Uyandım ki
Çamların altında yatmıyor muymuşum
Sırtüstü,Hücum etti gözlerime
Göğün mavisiHoş
Böyle deKapıyı açtım sayılır
Diğ mi Aynı kapıya çıkmasa bile
DÖGÜSELİM BARIS İCİN
Soğuk harp bitti
Sıcak savaşlar başladı
Memleketim de bir iç savaş halinde
Memleketim bir içkanamada
Mezralar yanıyor
Köyler yanıyor İçim yanıyor
Çocuklar ağlıyor
Analar ağlıyor Anamız ağlıyor
İçerde onbin aç
Dışarda yüzbinlerce çıplak
Barış için döğüşelim
Döğüşelim barış için
HAYIR
Dinlensin diyedir gözlerimiz
Bu önümüzde açılıp giden manzara;
Bu dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir,
Ve tanrılar boşluktan bıkınca.
Ellerimize malum olur nedense
Suların rengi balıklarıyla, çiçekleriyle,
Düşünmenin huzuru ayan olur;
Soğuğun sessizliği hakeza.
Yuvarlanan yıldızlar içinde saçlarımız,
Boylarımız bü'yü'r usul usul;
Duyulmasın diye gürültüler uykularda
Yağmurlar yağar geceleri.
KÖRKÜTÜK
Denize karşı yakılan ateş
Kurumuş meşe dallarından
Öğlen sıcağını anımsatıyor denize,
Duman olmuş ikircikli bir ikilem
Yavaşına yavaşına giriyor geceye
Kayaları gemileri ve körkütükleriyle
Uyudu uyuyacak…
KUCUK KIZIM SU'YA
Bir derin uykudaydım ölümün içinden
Açtım ki gözlerimi
Bir suyun gölgesi gibi
Kendisi adeta bir suyun
Ayakucunda sen oturuyorsun
Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum
KÜFÜR
Yazılmış şiirin üstüne koyduğun somun.
Sözcükler ekmeğin lokmaları gibi.
Ben size lokmalardan kurulmuş bir şiir veriyorum.
Yiyin,bana şükredin,küfredin!
PARÇA PARÇA - 1
Yaşamak istiyorum
Yaşamayı bu soğumuş cehennemde
Ölü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil sade,
Yaşamayı yaşamak istiyorum
PARCA PARCA - 2
Bu küfür küfür değil, küflü rüzgar,
Bu silsilesini s..ktiğimin koridorlarına
Demirli dosyalar gibi sıralanmış kapılardan
Ayaklarımın dibine kadar sokularak
Ve sezdirmeden üflüye üfüre
Parmaklarımın uçlarını kemiren
Bu kılları ağarmış fare
Ne bilir, ne anlar ki çocuklardan haber vere!
Hem verse de ne umurum!
Ben ki müebbet muhabbete mahkûmum,
Çocuklardan haber değil,
Çocukları güneş kokan enselerinden
koklaya koklaya öpüp ısırmak istiyorum
UKTE
Dünyamın güzeli martılar
Sizden nasıl da yok yere korkmuşum
Kaşık Ada’nın orda!
Dalın üstüme dalın
Vurun beni, urun
Denizanası kokan gagalarınızla!
Ah sizden ben nasıl da yok yere korkmuşum!
Bilmiyordum ki çünkü
Ben hem balığım hem kuşum
Ben ama hala anlayamıyorum ki
Bunca zaman niye sizden ayrı oturmuşum
ÜÇ NAL LOKANTASINDAN
Bu cehennemi sıcaktan kurtulmak için
Sırtımı, omuzlarımı yüzen
Ne bir esinti bekliyorum yaprakları uçarısıya,
Ne de bir yaz yağmuru bardaktan boşanırcasına
İhtiyacım benim başka bir sıcak
Teninin sıcaklığı senin
Yelelerimden sağrıma inen ter damlalarıyla
Koşturacak beni menzilinden menziline
Dört ayak, üç nal
Güle Güle Seslerin Sessizliği…
YORGUNLUK
Kuşlar vardır, cana benzer havalarda
Soguksa kar, baharsa yaprak
Bir başına büyür toprakta ömrümüz,
Güneşle yeşil elleriyle çıplak.
Uslu ayaklarla başlamış yolculuk,
Yürünmez öyle, bazen durulur,
Ve iner erenler katına yorgunluk
Kapanır sükun üzre kitaplar.
Nefeslerle sürüp giden yaşamamız
Bir su kenarına gelir durur
Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır
Yürünmez öyle hep, bazen susulur