Kahramanım Aleksey Fyodoroviç Karamazov’un
hayat hikâyesine başlarken duraksıyorum biraz. Nedeni de şu: Aleksey
Fyodoroviç’i kahraman olarak alırken, onun hiç
de büyük bir adam
olmadığını pekâlâ biliyorum. Bu yüzden, “Aleksey Fyodoroviç’imizi ne
gibi özelliklerinden ötürü kahraman seçtiniz?”, “Neler yapmış bu adam;
nerede, nesiyle ün kazanmış?”, “Ben bir okur olarak, onun hayatıyla
ilgili bir sürü olay konusunda kafa patlatıp ne diye vakit öldüreyim?”
gibi sorularla karşılaşacağım muhakkak.
En zorlusu da şu son soru… Çünkü bu soruyu ancak, “Bunu, romanı okuyunca anlarsınız!” diye yanıtlayabilirim, ama ya romanı bitirdikten sonra da, Aleksey Fyodoroviç’imde ne özellikler olduğunu görmez, kabul etme istemezlerse? Üstelik, bunun böyle olacağını şimdiden, üzülerek kestirebiliyorum. Bence bu adamda bazı özellikler var, ama bunu okurlara kanıtlayıp kanıtlayamayacağımdan pek emin değilim…
- - -
Dostoyevski, yaşamının son yıllarında başyapıtı Karamazov Kardeşler'i tamamladığında, Rus yazınında 'felsefe düzeyinde roman-tragedya denen türün de temelini attığının bilincinde değildi. Dostoyevski'nin yaşam birikiminin tümünü ve sanat gücünün doruğunu içeren bu roman, gerçekte insanı insan yapan ne varsa, onlara adanmış bir destan niteliğini taşır. Yazar, hiçbir romanında "Karamazov Kardeşler"de olduğu denli insan ruhuna inmemiş, insanoğlunu bu denli kesitler biçiminde, içgüdülerinin ve istencinin tüm görünümüyle sergilenmiştir. Bir aileyi konu alan ve bir felaketler zinciri olarak gelişen olay örgüsü, bireysel öğelerin yanı sıra, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısındaki Rus toplumunu da geçirdiği sarsıntıların tümüyle, dünya edebiyatında bir eşi daha bulunmayan bir sanat aynasından yansıtır.