15 Eylül 2013

"Eğer, çünkü, rağmen"Bu üç kelime ünlü Japon düşünür ve yazar M.Toyotome ’nin Sevgi türleri


Dünyadaki en büyük kıtlık,
Rağmen” türü sevginin
yeterince olmayışıdır!.

🌹🌻🌼

Eğer, çünkü, rağmen…Bu üç kelime ünlü Japon düşünür ve yazar Masumi Toyotome’nin sevgi türlerini özetlediği anahtar kelimeler… “Three Kinds of Love” adlı kitabının teması, sevgi ve sevginin şekilleri.

Hepimizin bir sevgi anlayışı vardır. Yaşam şekillerimiz değişse de sevgi her insanın içerisine damlatılmış birer iksir gibidir ve yaşama olan bağlarımızın en güçlüsüdür.

Sevgiyi sözcüklere dökmek belki de dünyanın en zor işi. Masumi Toyotome bunu denemiş ve hatta sevgi çeşitlerini genel olarak sınıflandırmış. Şöyle bir düşündüğünüzde haklı olabileceğini göreceksiniz. Bu üç sevgi türü çoğunlukla süreç içinde birbiriyle karışabilir, değişiklik gösterebilir. En önemli konu, her neden ile olursa olsun sevmeyi ve sevilmeyi bir şekilde başarabilmektir. Bundan sonraki adım ise neden sevdiğimiz ve sevildiğimizdir.

Çoğu felsefede “Neden bu dünyaya geldik, neden yaşıyoruz, amacımız nedir ve neden diğer insanlarla birlikteyiz?” soruları yer alır. Dünyaya geliyoruz ve kendi varlığımızın farkına vardıktan sonra; düşünmeye, üretmeye, sorular sormaya ve araştırmaya başlıyoruz. Anne karnındaki bebekten ölüm döşeğindeki bir yaşlıya kadar herkesin esas derdi bu oluyor aslında. Sorunun cevabı bu metnin içinde mi saklı acaba?

Sorunun cevabını kitabın özünü veren alıntılarla anlatmaya devam edelim. “Herkes sevilmek ister, ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” Masumi’ye göre, dünyada 3 tür sevgi var. Bunlar; “eğer”, “çünkü” ve “rağmen” sevgi türleri…

 “Eğer” türü sevgi

Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor: “Eğer iyi olursan baban annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli kişi olursan seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.” Toyotome, “en çok rastlanan sevgi türü budur” diyor. Sevgi karşılık bekleyen bir şarta bağlı… “Sevenini istediği bir şeyin sağlanması karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu” diyor yazar. Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir şey kazanmaktır. Yazara göre evliliklerin pek çoğu “Eğer” türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. En saf olması gereken anne baba sevgisinde bile “Eğer” türüne rastlanıyor.

“Çünkü” türü sevgi

Masumi bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor: “Bu tür sevgide kişi bir şey olduğu bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır. Örnek mi? Seni seviyorum çünkü çok güzelsin. (Yakışıklısın, başarılısın) Seni seviyorum çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki… Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki…”

Toyotome, “Çünkü” türü sevginin “Eğer” türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. “Eğer türü sevgi bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan, ağır bir yük haline gelebilir. Zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz egomuzu okşayan hoş bir şeydir. Bu tür olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır. Ama aslına bakarsanız ‘Çünkü’ türü ‘Eğer’ türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki ‘Çünkü’ türü sevgi de yük getirir insana. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman sevenlerinin artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfının en güzel kızı yeni gelen kıza içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler.”

“O zaman ‘Çünkü’ türü sevgide güven duygusu bulunabilir mi ?” diye soruyor Masumi.

” ‘Çünkü’ türü sevgi de gerçek ve sağlam sevgi olamaz” diyor. “Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var. Birincisi ‘Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?’ korkusu… Tüm insanların iki yanı vardır. Biri dışa gösterdikleri öteki yalnızca kendilerinin bildiği… İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse korkusu buradan doğar. İkincisi de ‘Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmezse?’ endişesidir.”

Toyotome; “Toplumlardaki sevgilerin çoğu ‘Çünkü’ türünde. Bu tür sevgiler kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür” diyor. Peki o zaman gerçek sevginin güvenilebilecek sevginin özellikleri nedir? Ve işte sevgilerin en gerçeği… Tabi ki Masumi Toyotome’ye göre.

“Rağmen” türü sevgi

“Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında bir şey beklenmediği için? “Eğer” türü sevgiden farklı bu tür. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığı için ‘Çünkü’ türü sevgi de değil. Bu üçüncü tür sevgide insan bir şey beklediği için değil bir şeyler eksik olmasına rağmen sevilir. Esmeralda Quasimodo’yu dünyanın en çirkin en korkunç kamburu olmasına rağmen sever. Asil yakışıklı zengin delikanlı da Esmeralda’ya Çingene olmasına rağmen âşıktır. Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara rağmen sevilebilir. Burada insanın iyi, çekici ya da zengin bir konum elde ederek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine rağmen olduğu gibi o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.”

“Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur. Farkında olsanız da olmasanız da bu tür sevgi sizin için yiyecek içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da senden daha önemlidir.”

Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet ediyor Toyotome. “Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz; yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? Kendi kendinize, ‘yaşamamın ne yararı var?’ diye sormaz mıydınız? Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmez miydi? O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?

Diyelim sıradan bir yaşamınız var. Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek derin ve doyurucu bir sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa kalan hayatınızı nasıl yaşardınız? Böyle insanlar ya iyice umutsuzluğa kapılıp intihar ediyorlar ya da kendilerini iyice dağıtıp yaşayan ölü haline geliyorlar.”

“Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni “Rağmen” türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza olan inancınızdır. Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok. Yakınımızda olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından beklemektedir. Peki bu dünyada sevgi ne kadar var? Açlığımızı biraz bastıracak kadar. Yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi.

Bu minnacık tadım bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor bizi. Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz. Hani nerede? Hepsi o. Dünyadaki en büyük kıtlık ‘Rağmen’ türü sevginin yeterince olmayışıdır. Hayatınızda ‘Rağmen’ sevdiğiniz kaç kişi var?”