Soğuk
bir kış sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak
üzere bir araya toplanır. Ama kısa süre sonra oklarının birbirleri
üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. Isınma gereksinimi
onları bir kez daha bir araya getirdiğinde okları yine kendilerine engel
olur ve iki kötü arasında gidip gelirler, ta ki birbirlerine
katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. Bunun gibi, insanların
hayatlarının boşluğundan ve tekdüzeliğinden kaynaklanan toplum
gereksinimi onları bir araya getirir, ama nahoş ve tiksinti verici
özellikleri onları bir kez daha birbirinden ayırır.
Akıllı olan, sohbet sırasında ne hakkında konuştuğundan ziyade kiminle
konuştuğunu düşünerek hareket edecektir. Bunu yaptığı takdirde sonradan
pişman olacağı hiçbir şey söylemeyeceğinden emindir.
Nezaket akıllıklıktır, bunun sonucunda nezaketsizlik ise aptallıktır.
Üç türlü aristokrasi vardır; birincisi yaş ve kıdem; ikincisi servet; üçüncüsü akıl ve bilgidir. En şereflisi sonuncusudur.
Erkekler doğaları gereği birbirine ilgisizdir fakat kadınlar doğaları gereği birbirine düşmandır.
Tüm sınırlamalar kişiyi mutlu
kılar. Görme, etki ve temas alanımız ne denli dar ise o denli mutlu
oluruz; ne denli geniş ise o denli sıklıkta kendimizi azap içinde ya da
ürkütülmüş duyumsarız. Çünkü bu alanla birlikte kaygılar, istekler,
ürkünç şeyler de çoğalır ve büyür...
İnsanlar, yasalar ile şekillendirilebilirler. Fakat gerçek manada
ahlaklı olamazlar. Kişilerin davranışlarında değişiklik yaratmak,
yasalarla sağlanabilmektedir; fakat insanların içindeki kötü arzuları
dindirmek mümkün değildir. Yasalarla sadece yolu değiştirebiliriz, fakat kötü niyetli insanlar kötülük için fırsat kollayacaktır.
Hayatın ilk elli yılı metin, geri kalanı yorumdur.
Hayatın birinci yarısı, mutluluğa karşı duyulan yorulmak bilmez bir özlem olduğu halde, ikinci bölümü acı dolu bir korku duygusuyla kaplıdır.
Çünkü,
mutluluk denilen her şeyin kuruntu olduğu ve acıdan başka gerçeğin
bulunmadığı fark edilmiştir artık. Aklı başında insanların, yakıcı
zevklerden çok acısız bir hayata yönelmeleri bundan ötürüdür.
Gençliğimde, kapımın zilinin her çalınışında, gönlüm sevinçle doluyor ve
kendi kendime, "Oh ne iyi! İşte yeni bir olay!" diyordum.
Ama yıllar geçip de, olgunlaştığım zaman, her zil sesinden sonra şöyle düşündüm: "Yine ne var?"
Dante,
dile getirdiği cehennemin örneğini ve konusunu, bizim gerçek
dünyamızdan başka nerede arayabilirdi? Nitekim, bize çok eksiksiz bir
cehennem görüntüsü sundu. Ama cenneti ve cennetin mutlu hayatını dile
getirmesi gerektiği zaman, aşılması olanaksız bir güçlükle karşılaştı.
Çünkü içinde yaşadığımız şu dünya ile cennet arasında, hiçbir benzerlik
yoktu. Cennetteki mutlu hayatı anlatacağı yerde, atalarının, sevgilisi
Beatrice'in ve çeşitli ermişlerin verdiği bilgileri iletti bize.
Şu
dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü,
dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar. Yaratıcı bir ruh düşünülürse,
yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: "Bunca
mutsuzluğu ve boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve
kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"
İstemek,
temeli bakımından acı çekmektir ve yaşamak, istemekten başka bir şey
olmadığına göre, hayatın tümü, özü bakımından acıdan başka bir şey
değildir.
İnsan
ne kadar yüceyse, acısı da o ölçüde fazladır. İnsanın hayatı,
yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak için harcanmış
bir çabadır.
Benim
gibi insanlar tarafından geride bırakılan fikirler, anıtlar hayattaki
en büyük zevkimdir. Kitaplar olmasa uzun zaman önce umutsuzluğa
gömülürdüm.
Herkes kendinde eksik olanı sever.
Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır.
Tüm istekler ihtiyaçtan, dolayısıyla yoksunluktan, dolayısıyla ıstıraptan doğar.
Gelişimimiz için bir aynaya ihtiyacımız vardır.
Her çocuk bir bakıma bir dahi ve her dahi bir bakıma bir çocuktur.
Görüş,etki ve temas alanımız ne kadar darsa, o kadar mutluyuzdur.Bunlar ne kadar genişlerse, o kadar ıstırap çeker, ürkeriz.Çünkü bu alanla birlikte kaygılar,arzular ve korkular da çoğalır ve büyür.Bu yüzden körler bile bize ilk başta göründüğü kadar mutsuz değildir.
Acı çekenler ile acı çektirenler aynıdır.
Kim ne derse desin, mutlu insanın en mutlu anı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı, uykudan uyandığı andır. İnsan hayatı, bir tür hata olmalı.
Kalbin gerçek, derin barışı ve tüm ruhun huzuru sadece yalnızlıkta bulunur.
Kendi tecrübenin avantajı büsbütün kesinliğe sahip olmandır.
Sayfaların arasında gözyaşları, ağlama, dişlerin birbirine çarpması ve karşılıklı katletmenin korkunç gümbürtüsü olmayan felsefe, felsefe değildir.
Evlenmek, haklarını ikiye bölmek ve görevlerini ikiye katlamak demektir.
Her mesele kabul edilene kadar üç aşamadan geçer: İlkinde gülünç duruma düşürülür.
İkincisinde ona karşı mücadele edilir. Üçüncüsünde tabii sayılır.
Çoğu insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor.
Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar.
Mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır.
Büyük acılar daha önemsizlerinin hissedilmesini engeller ve tersine, büyük acıların yokluğunda en küçük dertler ve sıkıntılar bile bize büyük acı verir.
Çiçek yanıt verdi: Seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret.
Felsefe yüksek bir dağ yoludur... ıssız bir yoldur ve yukarı çıktıkca daha da ıssızlaşır. Bu yolu her kim izlerse hiç korkmamalı, her şeyi geride bırakmalı ve kış karında güvenle ilerlemelidir... Kısa süre içinde altındaki dünyayı görür; kumsalları ve bataklıkları gözünün önünden kaybolur, düzgün olmayan noktaları düzelir, yırtıcı sesleri artık kulağına ulaşmaz. Ve yuvarlaklığını da görür. Kendisi her zaman saf ve serin dağ havasındadır ve güneşi görür, oysa aşağıdakı herkes gecenin karanlığıyla kuşatılmıştır.
Mantıkla beslenmeyen şey mantıkla yönetilemez.
Sırrım konusunda sessizliğimi korursam benim esirim olur; eğer ağzımdan kaçırırsam ben onun esiri olurum. Sessizlik ağacında huzur meyveleri yetişir.
İnsanlarla uğraşmada üstünlüğe ulaşmanın tek yolu onlardan bağımsız olduğunuzu göstermenizdir.