Modern dünyanın masal anlatıcısı Italo
Calvino'nun Türkçede uzun süredir görünmeyen kitabı Görünmez Kentler,
tekrar elimizin altında... Kubilay Han'ın atlasında yolculuk eden Marco
Polo... Batının doğuyu gören gözünün kurduğu hayaller bir yanda, modern
kentin içinden çıkılmazlığı ve geleceği öte yanda...
"Kitap bir alan;
okur içine girmeli, dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama belli bir
noktada bir çıkış hatta birçok çıkış bulmalı. Kitap, dışarı çıkabilmek
için bir yola koyulma olanağı."
Okur, kitabı eline aldığında,
yazarın kentleri arasında dolanacağından, önüne altın harflerle sunulan
olasılıkları yutacağından, sonunda okuduklarını kendi zihnindeki ideal
kentlere ekleyeceğinden emin olmalı. Okur, kitabı, mümkünse, büyük bir
caddenin kenarına dizilmiş kahve masalarından birine ilişerek, okumalı;
göz önündeki gerçekle, göz önündeki kurguyu daha iyi görebilmek için...
"Belki
de kent yaşamının kriz noktasına yaklaşmaktayız ve Görünmez Kentler,
yaşanmaz hale gelen kentlerin kalbinden doğan bir rüya."
- - - - - -
Calvino edebiyatının masalla gerçek arası dinamiği, ütopya ile ilişkisi,
"çöp ve karıncalarla" kaplı bir dünyanın ortasına açtığı labirent,
Saussure'ün "göstergenin nedensizliği" ilkesinden yola çıkarak, Claude
Lévi-Strauss ve Barthes'ın öğretisi çerçevesinde insan-hakikat
ilişkisini edebiyatın baş kişisi yapar, Chomsky'nin izinde onu
durallıktan kurtararak korkunç bir devinimin öznesi kılar. Calvino,
Apollinaire'in "Düzene Karşı Serüven" denklemini "Düzen İçinde Serüven"
olarak yeniden kurar. Schopenhauer'in "bunalım"ı, denklemin üçüncü
"bilineni"dir. Bu üç bilinenli denklemi çözmek için seçtiği biçim ve
üslup onu öncü edebiyatın önemli üyelerinden biri yapacaktır. Öncü
sanatsal ereğe politikadan arınmışlığı da eklersek, savaş sonrası
İtalyan kültür arenasında kişinin ödeyeceği bedel marjinallik ve
sorumsuzluk damgasıydı; çünkü o yıllarda edebiyatın en büyük değeri
bulduğu borsa politikaydı. Calvino'nun bir daha ayrılmamak üzere masal
ve düş boyutuna yöneldiği Atalarımız'dan başlayarak, Yenigerçekçi
iklimin dayattığı politik sorumluluğu giderek reddetmesi, tıpkı
Hermetikler gibi, onu da büyük saldırıların hedefi yaptı. Bilinçsiz de
olsa, İtalyan aydını o âna dek bir saray adamı, sanat koruyucularının
sanat danışmanı olmuş, ancak kendisine özel bir alay ve küçümseme adası
ayırarak, özgürlüğünü bu alanda korumaya çalışmıştı. Yeni Kapitalizm,
saray şairlerini şirket yönetimlerine çağırıyor, ayrıcalıklı ve yüksek
maaşlı Machiavelli modelleri öneriyordu. İtalyan gerçeği hızlı bir
değişimle yüz yüzeydi; bir tarım toplumu sanayi toplumuna dönüşüyordu:
en güvenli yol "sistemin bir parçası" olmaktı. İkiye Bölünen Vikont'un
kahramanı genç Medardo gibi İtalyan aydını, yazar ve sanatçısı,
kafasının bir yarısıyla "patron"a hizmet ediyor, diğer yarısıyla da bu
durumu protesto ediyordu. Uzlaşma, üstesinden gelinemez bir nevroz
çıkarmıştı ortaya. Calvino bu nevrozu kendince şöyle çözümlüyordu: Keşke
her şey böyle ikiye bölünebilse . . . böylece herkes bön ve cahil
bütünlüğünden kurtulabilse. Bir bütündüm ben ve her şey doğal,
karmakarışık ve anlamsızdı gözümde; her şeyi gördüğümü sanıyordum, oysa
gördüğüm bir kabuktu yalnızca. Eğer bir gün kendinin yarısı olabilirsen,
ki bunu bütün gönlümle dilerim, bütünlüğü olan beyinlerin sıradan
zekâsını aşan şeyleri anlayacaksın. Kendi yarını ve dünyanın yarısını
yitirmiş olacaksın, ama geride kalan o yarı, bin kez daha derin, daha
değerli olacak. Hatta her şeyin sana benzer şekilde ikiye bölünüp
parçalanmasını isteyeceksin, çünkü güzellik, bilgelik ve adalet
parçalardan oluşan şeyde vardır. (1952: 51-52) Bütünlüğünü korumak
isteyenler için politik ve sosyal alanda demirleyecek en sağlam liman
İtalyan Komünist Partisi'ydi. Faşizmin ardından gelen müthiş bir coşku
ve özgürlük ortamı, İtalyan Komünist Partisi'ni aydın için şaşmaz bir
kimlik aracı haline getirmiş ve edebiyat, tarih ve politikayla içli
dışlı bir ilişki içinde, özyaşamsal öykülerin hücumuna uğramıştı.
Edebiyat, dil ve politikanın işlevleri kördüğüm olmuş, ideal birey ve
aydın tanımı gitgide zorlaşmıştı. Gerçek İtalyan aydınlarının
ilgilendiği belli başlı konu birey, toplum ve dil sorunları ile aydının
"doğru" yeriydi. Marksçı ideolojinin revizyonunu talep eden Nuova
Officina, sanayi ile edebiyat arasındaki zorlu ilişkiyi irdeleyen Menabò
ve Politecnico gibi dergiler, Calvino'nun "Risorgimento'yu bile geride
bırakan en büyük halk dayanışması" olarak tanımladığı ussal, sosyal,
kolektif ve özyaşamöyküsel Yenigerçekçilik ikliminin labirentlerini
yepyeni bir yazıyla zorluyorlardı. Pier Paolo Pasolini, ustası Carlo
Emilio Gadda'nın izinde, edebiyatı dil ve lehçe çeşitlemeleriyle bir tür
deneyimciliğe açıyor, Vittorini "Politikayla kronik yazılır, tarihi
yapan şey edebiyattır" sloganıyla, edebiyatı politikaya araç kılmak
isteyen Togliatti'ye karşı müthiş bir savaş sürdürüyordu.
İki yolu var acı çekmenin: Birincisi pek çok kişiye kolay gelir:
cehennemi kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci
yol riskli: sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında
cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı
bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.
Yüksek burçlarıyla Zaira’yı boşuna anlatmaya çalışacağım sana
gönlüyüce Kubilay. Merdivenli yolların kaç basamaktan oluştuğundan,
kemer kavislerin açı derinliğinden, çatıların hangi kurşun levhalarla
kaplandığından söz edebilirim sana; ama şimdiden biliyorum, hiçbir şey
söylememiş olacağım sonunda. Zira bir kenti kent yapan şey bunlar değil,
kapladığı alanın ölçüleri ile geçmişinde olup bitenler arasındaki
ilişkidir.
Oysa kent geçmişini dile vurmaz, çizik, çentik, oyma ve
kakmalarında zamanın izini taşıyan her parçasına, sokak köşelerine,
pencere parmaklıklarına, merdiven tırabzanlarına, paratoner antenlerine,
bayrak direklerine yazılı geçmişini bir elin çizgileri gibi barındırır
içinde.
Anılardan akıp gelen bu dalgayı bir sünger gibi emer kent
ve genişler. Zaira'nın bugün olduğu biçimiyle bir anlatısı, Za-
ira'nın tüm geçmişini içermeli. Oysa kent geçmişini dile vur
maz, çizik, çentik, oyma ve kakmalarında zamanın izini taşıyan
her parçasına, sokak köşelerine, pencere parmaklıklarına, mer
diven tırabzanlarına, paratoner antenlerine, bayrak direklerine
yazılı geçmişini bir elin çizgileri gibi barındırır içinde.