ANTONIUS İLE KLEOPATRA
Metni çev: Sabahattin Eyuboğlu
Roma İmparatorluğu’nun üç sahibinden biri olan Antonius’un Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya tutkunluğunu şöyle anlatıyor Antonius’un dostlarından Philo:
Metni çev: Sabahattin Eyuboğlu
Roma İmparatorluğu’nun üç sahibinden biri olan Antonius’un Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya tutkunluğunu şöyle anlatıyor Antonius’un dostlarından Philo:
PHİLO:
Yoo, ama artık fazla ileri gitti
Bizim komutanın bu kadına düşkünlüğü.
Savaşta dizi dizi lejyonlara çevrilince
Mars Tanrının zırhları gibi ışıldayan
O yiğit bakışları Antonius’un
Şimdi, tanrılar önünde eğilir gibi,
Bir esmer yüzden başka şey görmez oldular.
O kahraman yürek ki, savaşta hızlı atınca
Şişip gevşetirdi göğsündeki zırhları
Şimdi, vazgeçip yiğitlikten,
Bir yelpaze oldu Mısırlı bir kadının elinde
Ateşli sevgisini soğutmak için.
(Boru sesleri. Antonius ve Kleopatra girerler.
Önlerinde, arkalarında yelpazeler tutan kadınlı
erkekli saray uşakları vardır.)
Bak geliyorlar işte. Aç gözünü de iyi bak;
Dünyanın üç direğinden biri bu gördüğün adam,
Bir fahişenin maskarası olmuş bu adama iyi bak!
KLEOPATRA
Gerçekten seviyorsan beni,
Söyle ne kadar seviyorsun, ne kadar?
ANTONIUS
Sevgide ölçü mü aranır?
Dilencilerin olsun öyle sevgi.
KLEOPATRA
Bilmek istiyorum nereye kadar gidebilir
Beni sevenin sevgisi.
ANTONIUS
Yeni gökler, yeni bir dünya düşün öyleyse.
(Bir hizmetçi girer.)
HİZMETÇİ
Roma’dan haberciler geldi, efendimiz.
ANTONIUS
Aman, sıktılar artık. Kısa kes.
KLEOPATRA
Yoo, dinlemelisin iyice, Antonius:
Ya Fulvia’nın öfkesi kabarmışsa?
Kim bilir, belki çiçeği burnunda yeni Caesar
Yüce buyruklar yollamıştır sana:
Şunu yap bunu yap; şu krallığı al;
Şu krallığı bırak, hemen dediklerimi yap
Yoksa yandığın gündür.
ANTONIUS
Daha da neler, sevgilim.
KLEOPATRA
Ya da, olur ya, niçin olmasın?
Gayri buradan gitmen gerekiyordur;
Caesar bu işten attırıyordur seni.
Onun için dinlemelisin, Antonius;
Dinleyelim buyruklarını Fulvia’nın,
Yani Caesar’ın, ikisinin daha doğrusu .
Çağır habercileri.
Yüzün kızarmadıysa, Antonius,
Bana da Mısır kraliçesi demesinler.
Kanın dört dönüyor Caesar’a saygısından,
Fulvia’nın cırlak sesiyle azarlanmak ta
Böyle kızartabilir yüzünü
Gelsin haberciler!
ANTONIUS
Bırak, Roma gömülsün Tiber’in sularına;
Çöksün kubbesi koca imparatorluğun.
Benim göklerim burada. Bütün devletler çamur,
İnsanı da hayvanı da besliyor bu çirkef dünya.
Yaşamanın en soylu yanı nedir? işte bu.
(Kleopatra’yı öper.)
IP, IS
Ancak, Roma’dan ve Anadolu’dan gelen kötü haberler kaygılandırınca, sevgilisinden kurtulmak ister Antonius:
ANTONİUS:
Bu belâlı Mısır öksesinden kurtulmalıyım;
Yoksa bu tutkunluk yok edecek beni.
IP, 2S
Antonius, Roma’ya dönmesi gerektiğini açmaya çalışıyor Kleopatra’ya:
ANTONIUS
Pek üzgünüm ama verdiğim kararı söylemek ...
KLEOPATRA
Tut beni, canım Kharmian, düşeceğim.
Dayanamam daha fazla,
Elim ayağım tutmaz olacak.
ANTONIUS
Aman, dur, sevgili kraliçern ...
KLEOPATRA
Rica ederim, yaklaşmayın o kadar bana.
ANTONIUS
Ne var, ne oluyor?
KLEOPATRA
İyi haberleriniz olduğu belli yüzünüzden.
Nikahlı karınız ne buyurmuşlar?
Gidin çağırıyorsa,
Keşki hiç izin vermeseydi gelmenize.
Sizi ben tutuyorum sanacak burda.
O güç nerde bende! Onun avucundasınız siz.
ANTONIUS
Tanrılar bilir, benim ...
Hangi kraliçe uğramıştır böyle bir ihanete?
Ama çoktan görmüştüm bu ihanetin tohumlarını.
ENOBARBUS
Kleopatra...
KLEOPATRA
Yeminlerin tanrıların tahtını da sarsa,
Nasıl inanabilirdim benim olduğuna,
Benim kalacağına? Kimdi Fulvia’yı aldatan?
İnsan deli olmalı ki kansın
O yalnız ağızdan edilen,
Edilir edilmez de bozulan yeminlere!
ANTONIUS
Canım kraliçem benim...
KLEOPATRA
Yok, rica ederim, bahaneler arama gitmene:
Hoşça kal de ve git. Kalmak istediğin günler de
Neler söylemişiin neler. Gitme sözü yoktu o zaman.
Sonsuzluk dudaklarımızda, gözlerimizde,
Mutluluk kaşımız kirpiğimizdeydi, o zaman.
Varlığımızın tek kılında bile.
Tanrısal bir şeyler vardı. Bugün bunlar yine var,
Yok dersen, dünyanın en büyük yalancısısın,
Dünyanın en büyük askeri de olsan.
ANTONIUS
Bu nasıl söz, kraliçem?
KLEOPATRA
Senin boyun bosun bende olmalıydı,
Mısır’da bir yürek olduğunu görürdün, o zaman.
ANTONIUS
Dinle beni, kraliçem; çok önemli sebepler
Bir süre iş başına dönmemi gerektiriyor.
Ama bütün yüreğim burada, buyruğunda kalacak.
Bir iç savaşın kılıç parıltıları var İtalya’da.
Sextus Pompeius Roma kapılarına dayanmış;
İki karşı gücün birbirine denk oluşu
Halkın ikiye bölünmesine yol açıyor.
IP,3S
Antonius Roma’ya döndükten sonra, Kleopatra sevgilisini düşünmektedir:
KLEOPATRA
Ah, Kharmian! Şimdi nerdedir dersin?
Ayakta mı, oturuyor mu, yürüyor mu?
At sırtında mı yoksa? Ne mutlu bindiği ata!
Ağırlığını taşıyor Antonius’umun.
Kabart göğsünü, at! Biliyor musun taşıdığın kim?
Bu dünyanın yarısını omuzlamış bir Atlas,
İnsanlığın zırhı, sorgucu! Konuşuyor şimdi
Ya da mırıldanıyor kendi kendine:
«Nerde yılanım benim, ihtiyar Nil’in kızı»
Böyle der o bana... Ben artık şimdi
Zehirlerin en tatlısıyla besler oldum kendimi.
Beni düşünecek ha! Ben ki morarmış kararmışım
Güneşin aşk çimdikleriyle; ben ki
Buruş buruş olmuşum zamanın elinde! ..
Geniş alınlı Caesar, bu topraklar üstünde
Senin kanat gerdiğin günlerde
Kralların ağzına lâyıktım ben.
Koca Pompeius karşımda dura kalır,
Bakar bakar doyamazdı yüzüme.
Gözlerimin içine dalmak ve orda
Hayatını seyrederek ölmek isterdi sanki.
IP, 5S
Antonius, Octavius Caesar’ın kızkardeşiyle evlenmeye razı olunca, aralarındaki buzlar çözülür. Antonius’un yakını Enobarbus Roma’da Mısır’ı ve kraliçesi Kleopatra’yı anlatıyor:
ENOBARBUS
Hem de nasıl, Maecenas: gündüzleri uykuyla karartıp
Geceleri içkiyle aydınlattık.
MAECENAS
Sekiz yaban domuzu kızartılmış bir sabah, oniki .
Kişilik bir kahvaltı için, doğru mu bu?
ENOBARBUS
O senin dediğin kartallara sinek ziyafeti!
Ondan çok daha yaman ziyafetler gördük biz,
Görülmedik, duyulmadık şölenler!
MAECENAS
Kadın da şahane bir kadınmış dediklerine göre.
ENOBARBUS
Daha Tarsus çayının suları üstünde görür görmez
Vuruldu o kadına Antonius.
AGRİPPA
Benim aldığım haberlere göre de orda göstermiş
Gösterecek nesi varsa, Kleopatra.
ENOBARBUS
Bakın anlatayım ben size olanları:
Üstünde yattığı gemi, yaldızlı bir taht gibi
Pırıl pırıl yansıyordu sularda.
Dövme altındandı geminin pruvası.
Yelkenler kıpkızıl ve öyle kokuluydu ki
Sarhoş oluyordu esen yeller içlerine doldukça.
Gümüştendi geminin kürekleri:
Flavta sesleriyle batıp çıkıyorlardı suya,
Su şıpırtılarıyla sarhoş olup hızlanarak.
Kendisine gelince, diller anlatamaz onu:
Sırmalı tenteler altındaki köşkünde
Gerçekten güzel düşlerin
Yarattığı Venüs’lerden daha güzeldi.
İki yanında, güler yüzlü Kupidonlar gibi,
Erkek çocuklar vardı gamzeli gamzeli;
Renk renk yelpazeler sallayan çocuklar.
Yelpazelerin yelleri, serin serin
Bir artırıyor bir azaltıyordu sanki
O güzelim yanakların pembeliğini.
AGRİPPA
Bundan ötesi can sağlığı Antonius için!
ENOBARBUS
Cariyeleri, birer su perisi gibi,
Gözlerinin içine bakıp Kleopatra’nın,
Buyruğunu bekliyorlar önünde iki büklüm.
Arkada, bir deniz kızı var sanki dümende;
Çiçek yumuşaklığındaki elleri
Öyle rahatlıkla kullanıyor ki dümeni
Her dokunuşlarında kabarıyor ipek donatım.
Gemiden yayılan görünmez garip tütsüler
Sarhoş ediyor yanaştığı rıhtım boylarını.
Halk boşaltıp şehri onu görmeğe gelmiş:
Antonius, meydandaki tahtında yalnız kalmış,
Islık savuruyordu havaya karşı,
Ki hava bile, yerini boş bırakabilse
Kleopatra’yı görmeğe gidecek,
Bir yokluk yaratıp varlık içinde.
………………
Yaş yıpratamaz o kadını;
Alışkanlık tüketemez sonsuz değişmelerini.
Başka her kadın uyandırdığı isteği doyurup giderir,
O en çok doyurduğu zaman acıktırır insanı.
En büyük bayağılıklar bile
Bir yakışık kazanır onda çünkü;
En ermiş rahipler bile sevap sayar
Onun hayasızca günahlarını.
IIP,2S
Antonius, kâhinle konuşuyor:
ANTONIUS
Sen şunu söyle bana: Kimin yıldızı daha parlak?
Benimki mi, Caesar’ınki mi?
KÂHİN
Caesar’ınki.
Onun için yanında durma, Antonius.
Senin Daemon’un, yani seni koruyan ruh
Caesar’ın bulunmadığı her yerde
Soylu, yiğit, yüksek, eşsiz;
Ama onun yanında bir korku geliyor seninkine,
Gücü üstünde bir güçle karşılaşmış gibi.
Onun için uzaklarda ol Caesar’dan.
ANTONIUS
Bu lâfı etme bir daha.
KÂHİN
Edersem, yalnız sana, yalnız seninle ederim.
Onunla hangi oyuna girersen gir,
Hiç şaşmaz yenilirsin. Bahtı açık olan o,
Sen üstün de olsan yenecek ister istemez.
Onun yıldızı parladıkça seninki sönüyor.
Bir daha söylüyorum: Seni koruyan ruh
Onun yanında korkuyor seni korumaktan.
O yoksa ortada, aslan kesiliyor.
IIP, 3S
Antonius’un Roma’da evlendiğini öğrenen Kleopatra haberciyi döver, sonra pişman olur:
KLEOPATRA
Soysuzlaştı bu ellerim benim
Benden güçsüz bir insana vurmakla.
Bana olan kendi yüzümden oldu,
Gel, haberci, gel yanıma.
(Haberci tekrar girer)
Ne kadar dürüst de olsa,
Kötü haber getiren iyi karşılanmaz.
Müjde verirken çöz dilinin bağlarını;
Ama kötü haberi bırak kendi gelsin.
HABERCİ
Ben ödevimi yaptım sadece.
KLEOPATRA
Evlendi mi? Evet dersen, bil ki,
Kızdığımdan daha çok kızamam sana.
HABERCİ
Evlendi, sultanım.
KLEOPATRA
Tanrılar belanı versin senin!
Hâlâ nasıl duruyorsun karşımda?
HABERCİ
Yalan mı söyleyeyim, kraliçem?
KLEOPATRA
Ah keşki yalan olsa söylediklerin!
Keşki yerin dibine batsa Mısır’ın yarısı da
Kara yılanlar dolsa kuyusuna!
Çekil git buradan! Dünya güzeli de olsan
Çirkin geliyor senin suratın bana.
Evlendi mi dedin?
HABERCİ
Yüce kraliçem bağışlasın beni.
KLEOPATRA
Evlendi, öyle mi?
HABERCİ
Kötü görmeyin beni size iyilik ederken.
Sığar mı doğruluğa beni cezalandırmanız
Sizin benden istediğinizi yaptığım için?
Octavia’yla evlendi diyorum size.
KLEOPATRA
Ah, seni bir haine çeviren onun hiyaneti bana:
Sen değilsin o emin olduğun gerçek.
Çekil git karşımdan. Roma’dan getirdiğin mal
Çok pahalı benim için. Elinde kalsın,
Kalsın da ocağını batırsın senin.
IIP, 5S
Antonius’la Caesar’ın arası tekrar açılır. Derken çatışırlar. Aktium’daki deniz savaşında Kleopatra korkup kaçınca, Antonius da onun peşine düşer. Antonius’un komutanlarından Scarus olayı anlatıyor:
SCARUS
Cadı karı fora eder etmez yelkenleri
Büyüsüne kurban giden koca Antonius da
Çırptı ak kanatlarını ve azgın bir kaz gibi
Uçtu ardından, savaş tam tavına girmişken.
Böyle bir yüz karası davranış görmedim ömrümde.
Savaş bilgisi, erkeklik, şeref hiç bir zaman
Böylesine kepaze etmemiştir kendi kendini.
IIIP, 10S
Antonius’un bu olaydan duyduğu utançtır:
ANTONİUS
Kulak verin! Üstüme basma, diyor toprak bana!
Utanıyor beni sırtında taşımaktan,
Gelin dostlar; Ben çok geç kaldım bu dünyada,
Yolumu yitirdim artık bir daha bulmayasıya.
Bir gemim var, altın yüklü; alın, paylaşın;
Gidin anlaşın Caesar’la.
IIIP, 11S
Kleopatra bağışlanmasını dileyince, Antonius’un verdiği karşılık:
ANTONİUS
Ağlama sakın, bir damla gözyaşın senin
Kazanıp yitirdiğim her şeyden üstündür.
Bir kez öp beni, yalnız bu değer bütün verdiklerime.
Bizim öğretmeni yollamıştık, döndü mü geri?
Sevgilim, yüreğim kurşun gibi ağır:
Şarap getirin içerki odaya, yiyecek getirin!
Kader bilir ki biz,
Sillesini de yesek kaderi küçümseriz.
IIIP, 11S
Antonius tekrar Caesar’la savaşmaya karar verince, gözde komutanı Enobarbus der ki:
ENOBARBUS
Şimşekler sönük kalır yanında şimdi;
Kudurmuş öfke korkusuzluğa varan bir korkudur:
Güvercin de bu hale gelince saldırır şahine.
Öyle görünüyor ki bizim komutanın
Beyin gücü azalmadan yüreği güçlenmiyor.
Yiğitlik akla kafa tutar oldu mu
Kendi kullanacağı kılıcı kendi körletir.
Bir yolunu bulup ayrılmalıyım ondan.
IIIP, 13S
Antonius ikinci savaşı önce kazanır gibi olur; sonradan kaybedince umutsuzluk ve öfkeden Kleopatra’yı öldürmek ister. Kleopatra kaçar, anıtkabire saklanır ve canına kıydığını, son sözünün de «Antonius» olduğunu bildirtir. Bunu duyan Antonius kendini öldürmeye karar verir:
ANTONIUS
Yetişeceğim sana, Kleopatra; ağlayarak da
Bağışla beni diyeceğim sana. Olmaz başka türlü,
Her soluk bir işkence bundan sonra.
Işık söndü, yat artık, oyalanıp durma;
Ne yapsan, kendini yıkar yaptığın;
Kendi gücünle kendi boğazını sıkar durursun.
Bas öyleyse mühürü, olsun bitsin her şey.
Eros! Geliyorum kraliçem. Eros! Bekle beni,
Ruhların çiçekler üstünde yattığı yere doğru
Yürüyeceğiz seninle, elele, şaşırtacağız ölüleri
Coşkun davranışlarımızla; bırakıp Dido’yu,
Dido’nun Aineas’ını seyirci alayları
Bizi seyretmeğe gelecekler. Eros, gel, Eros!
(Eros girer)
EROS
Buyurun, efendimiz.
ANTONIUS
Kleopatra öleli, öyle şerefsiz yaşıyorum ki
Tanrılar iğreniyor alçaklığımdan.
Ben ki, dünyayı kılıcımla dörde bölmüştüm,
Neptun’un yeşil sırtında, gemilerimle,
Şehirler kurmuştum; suçluyorum kendimi
Bir kadın kadar bile yürekli olmamakla.
Ben daha az soyluyum o kadından, o kadın ki, ölümüyle
«Kendimin fatihi benim!» diyebildi Caesar’a.
Eros, sen yemin etmiştin bana ki,
Sırası gelince, ki geldi işte sırası,
Ben kurtaramaz olunca kendimi
Şerefsiz, iğrenç çamurlara düşmekten,
Öldüreceksin beni. Öldür, tam zamanı işte.
Bana vurmak değil, Caesar’ı yenmek olacak bu.
Haydi, renk gelsin yüzüne.
IVP, 14S
Eros öldüremez komutanını, kılıcı kendine saplar. Antonius «Sen üç kez daha soyluymuşsun benden» diyerek kılıcının üstüne atılır. Ama ölmez, dostları Kleopatra’nın yanına götürürler onu. Kleopatra can çekişen Antonius’u görünce:
KLEOPATRA
Ey güneş, yak içinde dolandığın koca evreni;
Karanlığa boğ bu dünyanın değişken suratını!
Ah Antonius, Antonius! Yardım et, Kharmian
Iras yardım et! Yardım edin! Aşağıdaki dostlar,
Kaldırın yukarı, buraya çekelim onu.
ANTONIUS
Telaş etme! Caesar’ın güçü değil beni yere seren,
Antonius’a boyun eğdiren kendi oldu.
KLEOPATRA
Öyle olacaktı elbet; kendisinden başka
Kim yenebilirdi Antonius’u? Ama yenmez olaydı!
ANTONIUS
Ölüyorum, Mısırlım, ölüyorum;
Birazcık zaman dileniyorum yalnız ölümden
Binlerce öpüşümün zavallı sonuncusunu
Kondurabilmek için dudaklarına.
IVP, 15S
Kleopatra’nın ağıtıdır:
KLEOPATRA
Antonius adında bir imparator gördüm düşümde.
Ah öyle bir uyku uyusam da yine
Onun gibi bir erkek görebilsem bir daha.
DOLABELLA
Canınız isterse belki...
KLEOPATRA
Yüzü gökler gibiydi; bu göklerden bir güneş
Ayla birlikte ışık saçıyordu dünyanın
Ufacık yuvarlağına.
VP, 2S
Kleopatra, Caesar’ın kendisini zafer alayı için Roma’ya, götüreceğini öğrenince, kendi ölümünü bir tören gibi hazırlamaya başlar:
KLEOPATRA
Giydirin beni, tacımı koyun başıma.
Ölümsüz dünyaya can atıyor içim.
Mısır asmalarının özü ıslatmayacak artık
Bu dudakları. Haydi, canım İras, haydi, çabuk;
Antonius’un sesini duyar gibiyim, çağırıyor beni.
Ayağa kalkıyor bak, alkışlamak için yiğitliğimi.
Caesar’ın parlayan bahtıyla alay ediyor, duyuyorum.
Tanrılar niçin yükseltir insanları, diyor:
Bir gün onlara kızmaya hak kazanmak için.
Geliyorum sana, kocam benim; böyle demeye
Hakkım olduğunu gösterecek yiğit yüreğim.
Ben artık ateş ve hava olmak üzereyim:
Toprağı ve suyu daha aşağılık bir hayata bırakıyorum.
Haydi artık, bitti mi işiniz? Gelin öyleyse,
Son sıcaklığı sizin olsun dudaklarımın.
Elveda, vefalı Kharmian, İras, gel öpeyim doyasıya.
(İkisini öper İras düşüp ölür.)
KLEOPATRA
Yılan mı vardı dudaklarımda? Ne çabuk ölüm bu!
Böyle tatlılıkla ayrılıyorsa can bedenden,
Bir sevgili çimdiği demektir ölümün şamarı,
Acıtan, ama özlenen bir şey! Ne rahat yatış bu;
Böyle birden yok oluveriyorsa insan, ey dünya,
Vedalaşmak bile gerekmez seninle.
KHARMIAN
Eriyin kara bulutlar, yağmurlar yağın,
Yağın da tanrılar bile ağlıyor diyebileyim!
KLEOPATRA
Ölmekle küçük düşürdü beni: ya rastlarsa
Saçları büklüm büklüm Anlonius’uma benden önce?
Benden haber sorarken sevgilim ona verirse
Benim cennetim olacak öpüşü? Gel, öldüren yaratık!
(Bir yılan çıkarır, göğsüne kor.)
Çözüver keskin dişlerinle hayatın kördüğümünü.
Zehirli aptal ufaklık, kudur öfkeden de tez gör işini.
Ah, konuşmasını bilsen de duysam koca Caesar’a
Eşek, koca öküz, diye bağırdığını.
KHARMIAN
Ah, güzelim Doğu yıldızı!
KLEOPATRA
Sus, sus! Görmüyor musun bebeğimi göğsümde?
Eme eme uyulacak süt ninesini.
KHARMIAN
Ah, yarıl, yarılsana yüreğim!
KLEOPATRA
Balsamlar gibi tatlı, hava gibi yumuşak, hafif ...
Ah Antonius! Daha, daha ... gel, seni de alayım.
(Bir yılan daha çıkarıp koluna koyarken)
Ne diye kalayım bu...
(Ölür)
KHARMIAN
Bu aşağılık dünyada, değil mi? Güle güle git.
Kabart şimdi göğsünü, ölüm, eşsiz bir gelin
Girdi koynuna. Kapanın, kadife kirpikli pencereler!
Altın ışıklı Phoibos’a açılmaz bir daha
Gözlerin daha sultancası! Tacın eğrilmiş,
Dur düzelteyim de, kendi işime bakayım artık.
Kharmian da, kraliçesi gibi, kendini bir yılana sokturarak ölür.
Octavius Caesar’ın sevgililer için söyledikleridir:
OCTAVİUS CAESAR
Antonius’un yanına gömülsün Kleopatra.
Böylesine ünlü bir çifti, hiç bir mezar
Birleştirmemiştir yeryüzünde.
Sebep olanların da içini sarsan
Büyük olaylardan biri bu yaşadığımız:
Onların hikâyesinin insanlara duyuracağı acı
Daha küçük olmayacak
Onları acıyacak hale düşürenin zaferinden.
Ordumuz bu ölüm törenine saygıyla katılacak,
Sonra Roma’ya döneceğiz. Gel Dolabella,
Bu töreni sen düzenleyeceksin bütün alaylarınla.
Yoo, ama artık fazla ileri gitti
Bizim komutanın bu kadına düşkünlüğü.
Savaşta dizi dizi lejyonlara çevrilince
Mars Tanrının zırhları gibi ışıldayan
O yiğit bakışları Antonius’un
Şimdi, tanrılar önünde eğilir gibi,
Bir esmer yüzden başka şey görmez oldular.
O kahraman yürek ki, savaşta hızlı atınca
Şişip gevşetirdi göğsündeki zırhları
Şimdi, vazgeçip yiğitlikten,
Bir yelpaze oldu Mısırlı bir kadının elinde
Ateşli sevgisini soğutmak için.
(Boru sesleri. Antonius ve Kleopatra girerler.
Önlerinde, arkalarında yelpazeler tutan kadınlı
erkekli saray uşakları vardır.)
Bak geliyorlar işte. Aç gözünü de iyi bak;
Dünyanın üç direğinden biri bu gördüğün adam,
Bir fahişenin maskarası olmuş bu adama iyi bak!
KLEOPATRA
Gerçekten seviyorsan beni,
Söyle ne kadar seviyorsun, ne kadar?
ANTONIUS
Sevgide ölçü mü aranır?
Dilencilerin olsun öyle sevgi.
KLEOPATRA
Bilmek istiyorum nereye kadar gidebilir
Beni sevenin sevgisi.
ANTONIUS
Yeni gökler, yeni bir dünya düşün öyleyse.
(Bir hizmetçi girer.)
HİZMETÇİ
Roma’dan haberciler geldi, efendimiz.
ANTONIUS
Aman, sıktılar artık. Kısa kes.
KLEOPATRA
Yoo, dinlemelisin iyice, Antonius:
Ya Fulvia’nın öfkesi kabarmışsa?
Kim bilir, belki çiçeği burnunda yeni Caesar
Yüce buyruklar yollamıştır sana:
Şunu yap bunu yap; şu krallığı al;
Şu krallığı bırak, hemen dediklerimi yap
Yoksa yandığın gündür.
ANTONIUS
Daha da neler, sevgilim.
KLEOPATRA
Ya da, olur ya, niçin olmasın?
Gayri buradan gitmen gerekiyordur;
Caesar bu işten attırıyordur seni.
Onun için dinlemelisin, Antonius;
Dinleyelim buyruklarını Fulvia’nın,
Yani Caesar’ın, ikisinin daha doğrusu .
Çağır habercileri.
Yüzün kızarmadıysa, Antonius,
Bana da Mısır kraliçesi demesinler.
Kanın dört dönüyor Caesar’a saygısından,
Fulvia’nın cırlak sesiyle azarlanmak ta
Böyle kızartabilir yüzünü
Gelsin haberciler!
ANTONIUS
Bırak, Roma gömülsün Tiber’in sularına;
Çöksün kubbesi koca imparatorluğun.
Benim göklerim burada. Bütün devletler çamur,
İnsanı da hayvanı da besliyor bu çirkef dünya.
Yaşamanın en soylu yanı nedir? işte bu.
(Kleopatra’yı öper.)
IP, IS
Ancak, Roma’dan ve Anadolu’dan gelen kötü haberler kaygılandırınca, sevgilisinden kurtulmak ister Antonius:
ANTONİUS:
Bu belâlı Mısır öksesinden kurtulmalıyım;
Yoksa bu tutkunluk yok edecek beni.
IP, 2S
Antonius, Roma’ya dönmesi gerektiğini açmaya çalışıyor Kleopatra’ya:
ANTONIUS
Pek üzgünüm ama verdiğim kararı söylemek ...
KLEOPATRA
Tut beni, canım Kharmian, düşeceğim.
Dayanamam daha fazla,
Elim ayağım tutmaz olacak.
ANTONIUS
Aman, dur, sevgili kraliçern ...
KLEOPATRA
Rica ederim, yaklaşmayın o kadar bana.
ANTONIUS
Ne var, ne oluyor?
KLEOPATRA
İyi haberleriniz olduğu belli yüzünüzden.
Nikahlı karınız ne buyurmuşlar?
Gidin çağırıyorsa,
Keşki hiç izin vermeseydi gelmenize.
Sizi ben tutuyorum sanacak burda.
O güç nerde bende! Onun avucundasınız siz.
ANTONIUS
Tanrılar bilir, benim ...
Hangi kraliçe uğramıştır böyle bir ihanete?
Ama çoktan görmüştüm bu ihanetin tohumlarını.
ENOBARBUS
Kleopatra...
KLEOPATRA
Yeminlerin tanrıların tahtını da sarsa,
Nasıl inanabilirdim benim olduğuna,
Benim kalacağına? Kimdi Fulvia’yı aldatan?
İnsan deli olmalı ki kansın
O yalnız ağızdan edilen,
Edilir edilmez de bozulan yeminlere!
ANTONIUS
Canım kraliçem benim...
KLEOPATRA
Yok, rica ederim, bahaneler arama gitmene:
Hoşça kal de ve git. Kalmak istediğin günler de
Neler söylemişiin neler. Gitme sözü yoktu o zaman.
Sonsuzluk dudaklarımızda, gözlerimizde,
Mutluluk kaşımız kirpiğimizdeydi, o zaman.
Varlığımızın tek kılında bile.
Tanrısal bir şeyler vardı. Bugün bunlar yine var,
Yok dersen, dünyanın en büyük yalancısısın,
Dünyanın en büyük askeri de olsan.
ANTONIUS
Bu nasıl söz, kraliçem?
KLEOPATRA
Senin boyun bosun bende olmalıydı,
Mısır’da bir yürek olduğunu görürdün, o zaman.
ANTONIUS
Dinle beni, kraliçem; çok önemli sebepler
Bir süre iş başına dönmemi gerektiriyor.
Ama bütün yüreğim burada, buyruğunda kalacak.
Bir iç savaşın kılıç parıltıları var İtalya’da.
Sextus Pompeius Roma kapılarına dayanmış;
İki karşı gücün birbirine denk oluşu
Halkın ikiye bölünmesine yol açıyor.
IP,3S
Antonius Roma’ya döndükten sonra, Kleopatra sevgilisini düşünmektedir:
KLEOPATRA
Ah, Kharmian! Şimdi nerdedir dersin?
Ayakta mı, oturuyor mu, yürüyor mu?
At sırtında mı yoksa? Ne mutlu bindiği ata!
Ağırlığını taşıyor Antonius’umun.
Kabart göğsünü, at! Biliyor musun taşıdığın kim?
Bu dünyanın yarısını omuzlamış bir Atlas,
İnsanlığın zırhı, sorgucu! Konuşuyor şimdi
Ya da mırıldanıyor kendi kendine:
«Nerde yılanım benim, ihtiyar Nil’in kızı»
Böyle der o bana... Ben artık şimdi
Zehirlerin en tatlısıyla besler oldum kendimi.
Beni düşünecek ha! Ben ki morarmış kararmışım
Güneşin aşk çimdikleriyle; ben ki
Buruş buruş olmuşum zamanın elinde! ..
Geniş alınlı Caesar, bu topraklar üstünde
Senin kanat gerdiğin günlerde
Kralların ağzına lâyıktım ben.
Koca Pompeius karşımda dura kalır,
Bakar bakar doyamazdı yüzüme.
Gözlerimin içine dalmak ve orda
Hayatını seyrederek ölmek isterdi sanki.
IP, 5S
Antonius, Octavius Caesar’ın kızkardeşiyle evlenmeye razı olunca, aralarındaki buzlar çözülür. Antonius’un yakını Enobarbus Roma’da Mısır’ı ve kraliçesi Kleopatra’yı anlatıyor:
ENOBARBUS
Hem de nasıl, Maecenas: gündüzleri uykuyla karartıp
Geceleri içkiyle aydınlattık.
MAECENAS
Sekiz yaban domuzu kızartılmış bir sabah, oniki .
Kişilik bir kahvaltı için, doğru mu bu?
ENOBARBUS
O senin dediğin kartallara sinek ziyafeti!
Ondan çok daha yaman ziyafetler gördük biz,
Görülmedik, duyulmadık şölenler!
MAECENAS
Kadın da şahane bir kadınmış dediklerine göre.
ENOBARBUS
Daha Tarsus çayının suları üstünde görür görmez
Vuruldu o kadına Antonius.
AGRİPPA
Benim aldığım haberlere göre de orda göstermiş
Gösterecek nesi varsa, Kleopatra.
ENOBARBUS
Bakın anlatayım ben size olanları:
Üstünde yattığı gemi, yaldızlı bir taht gibi
Pırıl pırıl yansıyordu sularda.
Dövme altındandı geminin pruvası.
Yelkenler kıpkızıl ve öyle kokuluydu ki
Sarhoş oluyordu esen yeller içlerine doldukça.
Gümüştendi geminin kürekleri:
Flavta sesleriyle batıp çıkıyorlardı suya,
Su şıpırtılarıyla sarhoş olup hızlanarak.
Kendisine gelince, diller anlatamaz onu:
Sırmalı tenteler altındaki köşkünde
Gerçekten güzel düşlerin
Yarattığı Venüs’lerden daha güzeldi.
İki yanında, güler yüzlü Kupidonlar gibi,
Erkek çocuklar vardı gamzeli gamzeli;
Renk renk yelpazeler sallayan çocuklar.
Yelpazelerin yelleri, serin serin
Bir artırıyor bir azaltıyordu sanki
O güzelim yanakların pembeliğini.
AGRİPPA
Bundan ötesi can sağlığı Antonius için!
ENOBARBUS
Cariyeleri, birer su perisi gibi,
Gözlerinin içine bakıp Kleopatra’nın,
Buyruğunu bekliyorlar önünde iki büklüm.
Arkada, bir deniz kızı var sanki dümende;
Çiçek yumuşaklığındaki elleri
Öyle rahatlıkla kullanıyor ki dümeni
Her dokunuşlarında kabarıyor ipek donatım.
Gemiden yayılan görünmez garip tütsüler
Sarhoş ediyor yanaştığı rıhtım boylarını.
Halk boşaltıp şehri onu görmeğe gelmiş:
Antonius, meydandaki tahtında yalnız kalmış,
Islık savuruyordu havaya karşı,
Ki hava bile, yerini boş bırakabilse
Kleopatra’yı görmeğe gidecek,
Bir yokluk yaratıp varlık içinde.
………………
Yaş yıpratamaz o kadını;
Alışkanlık tüketemez sonsuz değişmelerini.
Başka her kadın uyandırdığı isteği doyurup giderir,
O en çok doyurduğu zaman acıktırır insanı.
En büyük bayağılıklar bile
Bir yakışık kazanır onda çünkü;
En ermiş rahipler bile sevap sayar
Onun hayasızca günahlarını.
IIP,2S
Antonius, kâhinle konuşuyor:
ANTONIUS
Sen şunu söyle bana: Kimin yıldızı daha parlak?
Benimki mi, Caesar’ınki mi?
KÂHİN
Caesar’ınki.
Onun için yanında durma, Antonius.
Senin Daemon’un, yani seni koruyan ruh
Caesar’ın bulunmadığı her yerde
Soylu, yiğit, yüksek, eşsiz;
Ama onun yanında bir korku geliyor seninkine,
Gücü üstünde bir güçle karşılaşmış gibi.
Onun için uzaklarda ol Caesar’dan.
ANTONIUS
Bu lâfı etme bir daha.
KÂHİN
Edersem, yalnız sana, yalnız seninle ederim.
Onunla hangi oyuna girersen gir,
Hiç şaşmaz yenilirsin. Bahtı açık olan o,
Sen üstün de olsan yenecek ister istemez.
Onun yıldızı parladıkça seninki sönüyor.
Bir daha söylüyorum: Seni koruyan ruh
Onun yanında korkuyor seni korumaktan.
O yoksa ortada, aslan kesiliyor.
IIP, 3S
Antonius’un Roma’da evlendiğini öğrenen Kleopatra haberciyi döver, sonra pişman olur:
KLEOPATRA
Soysuzlaştı bu ellerim benim
Benden güçsüz bir insana vurmakla.
Bana olan kendi yüzümden oldu,
Gel, haberci, gel yanıma.
(Haberci tekrar girer)
Ne kadar dürüst de olsa,
Kötü haber getiren iyi karşılanmaz.
Müjde verirken çöz dilinin bağlarını;
Ama kötü haberi bırak kendi gelsin.
HABERCİ
Ben ödevimi yaptım sadece.
KLEOPATRA
Evlendi mi? Evet dersen, bil ki,
Kızdığımdan daha çok kızamam sana.
HABERCİ
Evlendi, sultanım.
KLEOPATRA
Tanrılar belanı versin senin!
Hâlâ nasıl duruyorsun karşımda?
HABERCİ
Yalan mı söyleyeyim, kraliçem?
KLEOPATRA
Ah keşki yalan olsa söylediklerin!
Keşki yerin dibine batsa Mısır’ın yarısı da
Kara yılanlar dolsa kuyusuna!
Çekil git buradan! Dünya güzeli de olsan
Çirkin geliyor senin suratın bana.
Evlendi mi dedin?
HABERCİ
Yüce kraliçem bağışlasın beni.
KLEOPATRA
Evlendi, öyle mi?
HABERCİ
Kötü görmeyin beni size iyilik ederken.
Sığar mı doğruluğa beni cezalandırmanız
Sizin benden istediğinizi yaptığım için?
Octavia’yla evlendi diyorum size.
KLEOPATRA
Ah, seni bir haine çeviren onun hiyaneti bana:
Sen değilsin o emin olduğun gerçek.
Çekil git karşımdan. Roma’dan getirdiğin mal
Çok pahalı benim için. Elinde kalsın,
Kalsın da ocağını batırsın senin.
IIP, 5S
Antonius’la Caesar’ın arası tekrar açılır. Derken çatışırlar. Aktium’daki deniz savaşında Kleopatra korkup kaçınca, Antonius da onun peşine düşer. Antonius’un komutanlarından Scarus olayı anlatıyor:
SCARUS
Cadı karı fora eder etmez yelkenleri
Büyüsüne kurban giden koca Antonius da
Çırptı ak kanatlarını ve azgın bir kaz gibi
Uçtu ardından, savaş tam tavına girmişken.
Böyle bir yüz karası davranış görmedim ömrümde.
Savaş bilgisi, erkeklik, şeref hiç bir zaman
Böylesine kepaze etmemiştir kendi kendini.
IIIP, 10S
Antonius’un bu olaydan duyduğu utançtır:
ANTONİUS
Kulak verin! Üstüme basma, diyor toprak bana!
Utanıyor beni sırtında taşımaktan,
Gelin dostlar; Ben çok geç kaldım bu dünyada,
Yolumu yitirdim artık bir daha bulmayasıya.
Bir gemim var, altın yüklü; alın, paylaşın;
Gidin anlaşın Caesar’la.
IIIP, 11S
Kleopatra bağışlanmasını dileyince, Antonius’un verdiği karşılık:
ANTONİUS
Ağlama sakın, bir damla gözyaşın senin
Kazanıp yitirdiğim her şeyden üstündür.
Bir kez öp beni, yalnız bu değer bütün verdiklerime.
Bizim öğretmeni yollamıştık, döndü mü geri?
Sevgilim, yüreğim kurşun gibi ağır:
Şarap getirin içerki odaya, yiyecek getirin!
Kader bilir ki biz,
Sillesini de yesek kaderi küçümseriz.
IIIP, 11S
Antonius tekrar Caesar’la savaşmaya karar verince, gözde komutanı Enobarbus der ki:
ENOBARBUS
Şimşekler sönük kalır yanında şimdi;
Kudurmuş öfke korkusuzluğa varan bir korkudur:
Güvercin de bu hale gelince saldırır şahine.
Öyle görünüyor ki bizim komutanın
Beyin gücü azalmadan yüreği güçlenmiyor.
Yiğitlik akla kafa tutar oldu mu
Kendi kullanacağı kılıcı kendi körletir.
Bir yolunu bulup ayrılmalıyım ondan.
IIIP, 13S
Antonius ikinci savaşı önce kazanır gibi olur; sonradan kaybedince umutsuzluk ve öfkeden Kleopatra’yı öldürmek ister. Kleopatra kaçar, anıtkabire saklanır ve canına kıydığını, son sözünün de «Antonius» olduğunu bildirtir. Bunu duyan Antonius kendini öldürmeye karar verir:
ANTONIUS
Yetişeceğim sana, Kleopatra; ağlayarak da
Bağışla beni diyeceğim sana. Olmaz başka türlü,
Her soluk bir işkence bundan sonra.
Işık söndü, yat artık, oyalanıp durma;
Ne yapsan, kendini yıkar yaptığın;
Kendi gücünle kendi boğazını sıkar durursun.
Bas öyleyse mühürü, olsun bitsin her şey.
Eros! Geliyorum kraliçem. Eros! Bekle beni,
Ruhların çiçekler üstünde yattığı yere doğru
Yürüyeceğiz seninle, elele, şaşırtacağız ölüleri
Coşkun davranışlarımızla; bırakıp Dido’yu,
Dido’nun Aineas’ını seyirci alayları
Bizi seyretmeğe gelecekler. Eros, gel, Eros!
(Eros girer)
EROS
Buyurun, efendimiz.
ANTONIUS
Kleopatra öleli, öyle şerefsiz yaşıyorum ki
Tanrılar iğreniyor alçaklığımdan.
Ben ki, dünyayı kılıcımla dörde bölmüştüm,
Neptun’un yeşil sırtında, gemilerimle,
Şehirler kurmuştum; suçluyorum kendimi
Bir kadın kadar bile yürekli olmamakla.
Ben daha az soyluyum o kadından, o kadın ki, ölümüyle
«Kendimin fatihi benim!» diyebildi Caesar’a.
Eros, sen yemin etmiştin bana ki,
Sırası gelince, ki geldi işte sırası,
Ben kurtaramaz olunca kendimi
Şerefsiz, iğrenç çamurlara düşmekten,
Öldüreceksin beni. Öldür, tam zamanı işte.
Bana vurmak değil, Caesar’ı yenmek olacak bu.
Haydi, renk gelsin yüzüne.
IVP, 14S
Eros öldüremez komutanını, kılıcı kendine saplar. Antonius «Sen üç kez daha soyluymuşsun benden» diyerek kılıcının üstüne atılır. Ama ölmez, dostları Kleopatra’nın yanına götürürler onu. Kleopatra can çekişen Antonius’u görünce:
KLEOPATRA
Ey güneş, yak içinde dolandığın koca evreni;
Karanlığa boğ bu dünyanın değişken suratını!
Ah Antonius, Antonius! Yardım et, Kharmian
Iras yardım et! Yardım edin! Aşağıdaki dostlar,
Kaldırın yukarı, buraya çekelim onu.
ANTONIUS
Telaş etme! Caesar’ın güçü değil beni yere seren,
Antonius’a boyun eğdiren kendi oldu.
KLEOPATRA
Öyle olacaktı elbet; kendisinden başka
Kim yenebilirdi Antonius’u? Ama yenmez olaydı!
ANTONIUS
Ölüyorum, Mısırlım, ölüyorum;
Birazcık zaman dileniyorum yalnız ölümden
Binlerce öpüşümün zavallı sonuncusunu
Kondurabilmek için dudaklarına.
IVP, 15S
Kleopatra’nın ağıtıdır:
KLEOPATRA
Antonius adında bir imparator gördüm düşümde.
Ah öyle bir uyku uyusam da yine
Onun gibi bir erkek görebilsem bir daha.
DOLABELLA
Canınız isterse belki...
KLEOPATRA
Yüzü gökler gibiydi; bu göklerden bir güneş
Ayla birlikte ışık saçıyordu dünyanın
Ufacık yuvarlağına.
VP, 2S
Kleopatra, Caesar’ın kendisini zafer alayı için Roma’ya, götüreceğini öğrenince, kendi ölümünü bir tören gibi hazırlamaya başlar:
KLEOPATRA
Giydirin beni, tacımı koyun başıma.
Ölümsüz dünyaya can atıyor içim.
Mısır asmalarının özü ıslatmayacak artık
Bu dudakları. Haydi, canım İras, haydi, çabuk;
Antonius’un sesini duyar gibiyim, çağırıyor beni.
Ayağa kalkıyor bak, alkışlamak için yiğitliğimi.
Caesar’ın parlayan bahtıyla alay ediyor, duyuyorum.
Tanrılar niçin yükseltir insanları, diyor:
Bir gün onlara kızmaya hak kazanmak için.
Geliyorum sana, kocam benim; böyle demeye
Hakkım olduğunu gösterecek yiğit yüreğim.
Ben artık ateş ve hava olmak üzereyim:
Toprağı ve suyu daha aşağılık bir hayata bırakıyorum.
Haydi artık, bitti mi işiniz? Gelin öyleyse,
Son sıcaklığı sizin olsun dudaklarımın.
Elveda, vefalı Kharmian, İras, gel öpeyim doyasıya.
(İkisini öper İras düşüp ölür.)
KLEOPATRA
Yılan mı vardı dudaklarımda? Ne çabuk ölüm bu!
Böyle tatlılıkla ayrılıyorsa can bedenden,
Bir sevgili çimdiği demektir ölümün şamarı,
Acıtan, ama özlenen bir şey! Ne rahat yatış bu;
Böyle birden yok oluveriyorsa insan, ey dünya,
Vedalaşmak bile gerekmez seninle.
KHARMIAN
Eriyin kara bulutlar, yağmurlar yağın,
Yağın da tanrılar bile ağlıyor diyebileyim!
KLEOPATRA
Ölmekle küçük düşürdü beni: ya rastlarsa
Saçları büklüm büklüm Anlonius’uma benden önce?
Benden haber sorarken sevgilim ona verirse
Benim cennetim olacak öpüşü? Gel, öldüren yaratık!
(Bir yılan çıkarır, göğsüne kor.)
Çözüver keskin dişlerinle hayatın kördüğümünü.
Zehirli aptal ufaklık, kudur öfkeden de tez gör işini.
Ah, konuşmasını bilsen de duysam koca Caesar’a
Eşek, koca öküz, diye bağırdığını.
KHARMIAN
Ah, güzelim Doğu yıldızı!
KLEOPATRA
Sus, sus! Görmüyor musun bebeğimi göğsümde?
Eme eme uyulacak süt ninesini.
KHARMIAN
Ah, yarıl, yarılsana yüreğim!
KLEOPATRA
Balsamlar gibi tatlı, hava gibi yumuşak, hafif ...
Ah Antonius! Daha, daha ... gel, seni de alayım.
(Bir yılan daha çıkarıp koluna koyarken)
Ne diye kalayım bu...
(Ölür)
KHARMIAN
Bu aşağılık dünyada, değil mi? Güle güle git.
Kabart şimdi göğsünü, ölüm, eşsiz bir gelin
Girdi koynuna. Kapanın, kadife kirpikli pencereler!
Altın ışıklı Phoibos’a açılmaz bir daha
Gözlerin daha sultancası! Tacın eğrilmiş,
Dur düzelteyim de, kendi işime bakayım artık.
Kharmian da, kraliçesi gibi, kendini bir yılana sokturarak ölür.
Octavius Caesar’ın sevgililer için söyledikleridir:
OCTAVİUS CAESAR
Antonius’un yanına gömülsün Kleopatra.
Böylesine ünlü bir çifti, hiç bir mezar
Birleştirmemiştir yeryüzünde.
Sebep olanların da içini sarsan
Büyük olaylardan biri bu yaşadığımız:
Onların hikâyesinin insanlara duyuracağı acı
Daha küçük olmayacak
Onları acıyacak hale düşürenin zaferinden.
Ordumuz bu ölüm törenine saygıyla katılacak,
Sonra Roma’ya döneceğiz. Gel Dolabella,
Bu töreni sen düzenleyeceksin bütün alaylarınla.
* * *
yaradılışımızın garip bir cilvesi de bu
en isteyerek yaptığı şeylerden
pişmanlık duyuyor insan
sevgide ölçü mü aranır
dilencilerin olsun öyle sevgi
kötü haber dert açar getirenin başına
işlenmeyen düşünce tarlasını yaban otları sarar
kötülüklerimizi yüzümüze vurmaksa
düşünce tarlamızı sürmek gibidir
hor görüp başından attığını
yok olunca yeniden bulmak istiyor insan
bugün en çok sevdiğimiz şey dönüp dolaşıp
en az sevdiğimiz şey oluyor yarın
durgunluğun paslandırdığı yürekler
belalı da olsa bir değişiklik özlüyor
tanrı yardımı geç gelir; ama gelmemezlik etmez
her gün hangi meseleyi çıkarırsa ortaya
onun sırası gelmiş demektir
yaş yıpratamaz o kadını
alışkanlık tüketemez sonsuz değişmelerini
başka her kadın uyandırdığı isteği doyurup giderir
o en çok doyurduğu zaman acıktırır insanı
elleri ne yaparsa yapsın yüzleri dürüsttür insanların
büyük işler ikinci adama çok görülür; bunu bil
buyruğunda olduğumuz komutan uzaktayken
bize fazla ün kazandıracak bir işi yapmamak
yapmaktan daha iyidir
gösterilmeyen sevgi, çok kez sevgi olmaktan çıkar
zaman, haber doğurma sancıları içinde
her dakika yumurtluyor bir tane
ağlama sakın, bir damla gözyaşın senin
kazanıp yitirdiğim her şeyden üstündür
kudurmuş öfke korkusuzluğa varan bir korkudur
güvercin de bu hale gelince saldırır şahine
yiğitlik akla kafa tutar oldu mu
kendi kullanacağı kılıcı kendi körletir
büyüklüğün elden gitmesi daha acı gelir
canın bedenden çıkmasından
hayır, umut istemem artık, en olmayacak
en korkunç ne gelecekse buyursun gelsin başıma
ama umut eksik olsun! acımız bahtımıza denk
bu acıyı verenin kendisi kadar büyük olmalı
ama ey tanrılar, insan kalmamız için
biraz kusur katarsınız hep mayamıza
yılan dediğin yılanlığını hiç şaşmaz, yapar
tanrılar niçin yükseltir insanları
bir gün onlara kızmaya hak kazanmak için
böyle birden yok oluveriyorsa insan, ey dünya
vedalaşmak bile gerekmez seninle
en isteyerek yaptığı şeylerden
pişmanlık duyuyor insan
sevgide ölçü mü aranır
dilencilerin olsun öyle sevgi
kötü haber dert açar getirenin başına
işlenmeyen düşünce tarlasını yaban otları sarar
kötülüklerimizi yüzümüze vurmaksa
düşünce tarlamızı sürmek gibidir
hor görüp başından attığını
yok olunca yeniden bulmak istiyor insan
bugün en çok sevdiğimiz şey dönüp dolaşıp
en az sevdiğimiz şey oluyor yarın
durgunluğun paslandırdığı yürekler
belalı da olsa bir değişiklik özlüyor
tanrı yardımı geç gelir; ama gelmemezlik etmez
her gün hangi meseleyi çıkarırsa ortaya
onun sırası gelmiş demektir
yaş yıpratamaz o kadını
alışkanlık tüketemez sonsuz değişmelerini
başka her kadın uyandırdığı isteği doyurup giderir
o en çok doyurduğu zaman acıktırır insanı
elleri ne yaparsa yapsın yüzleri dürüsttür insanların
büyük işler ikinci adama çok görülür; bunu bil
buyruğunda olduğumuz komutan uzaktayken
bize fazla ün kazandıracak bir işi yapmamak
yapmaktan daha iyidir
gösterilmeyen sevgi, çok kez sevgi olmaktan çıkar
zaman, haber doğurma sancıları içinde
her dakika yumurtluyor bir tane
ağlama sakın, bir damla gözyaşın senin
kazanıp yitirdiğim her şeyden üstündür
kudurmuş öfke korkusuzluğa varan bir korkudur
güvercin de bu hale gelince saldırır şahine
yiğitlik akla kafa tutar oldu mu
kendi kullanacağı kılıcı kendi körletir
büyüklüğün elden gitmesi daha acı gelir
canın bedenden çıkmasından
hayır, umut istemem artık, en olmayacak
en korkunç ne gelecekse buyursun gelsin başıma
ama umut eksik olsun! acımız bahtımıza denk
bu acıyı verenin kendisi kadar büyük olmalı
ama ey tanrılar, insan kalmamız için
biraz kusur katarsınız hep mayamıza
yılan dediğin yılanlığını hiç şaşmaz, yapar
tanrılar niçin yükseltir insanları
bir gün onlara kızmaya hak kazanmak için
böyle birden yok oluveriyorsa insan, ey dünya
vedalaşmak bile gerekmez seninle