05 Haziran 2017

Andrey Tarkovski "Anılar bizi saldırılara açık, acı çekmeye hazır kılar."

 
Bizim şu prensiplerimiz amma da gurur ve gözü bağlanmışlıkla dolu! Görüşlerimiz, hiçbir fikrimiz olmayan şeyler, bilgi konusunda en ufak sezgimiz bile yok, inanç konusunda, aşk konusunda umut konusunda… Bu konulardan çok söz ediyoruz, ne var ki boş konuşuyoruz. Yeterince sağlam bir dayanağımız yok, ne bağlamı biliyoruz ne de her şeyin temeli olan sistemi. Bir kavram ya da bağlamından ayrılmış bir sözcük kapıyoruz ya da bir düşünce biçimi sonra onun üzerine ardı arkası kesilmeyen bir şekilde konuşup dururuz.

ZAMAN, İNSANA VERİLMİŞ HEM TATLI HEM DE ACI BİR ARMAĞANDIR

Sanatın amacı, daha çok, insanı ölüme hazırlamak, onu iç dünyasının en gizli köşesinden vurmaktır.

Sanat, bir insanın muktedir olduğu en iyi şeyi, yani inancı, aşkı, güzelliği ya da istediği ve umduğu en iyi şeyi güçlendirir. Yüzme bilmeyen bir insan suya atladığında vücudu -kendisi değil-, kendini kurtaracak içgüdüsel hareketler yapmaya başlar. İşte sanat da suya atılmış bir insan bedeni gibidir, insanlığın manen boğulmasını engelleyecek bir içgüdüdür. Sanatçı, insanlığın manevi içgüdüsünün temsilcisidir.

Günümüzün en karmaşık sorunlarını, yüzyıllardır edebiyatın, müziğin ve güzel sanatların tekelinde olan bir düzlemde, bu sefer sinemanın yardımı ile ele almak mümkündür. Yapılacak tek şey, sinema sanatının gitmek zorunda olduğu yolu tekrar tekrar aramaktır. Sinemanın kendine has özelliklerini büyük bir titizlikte ve hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde kavradığımız, kendi içimizde ona ulaşacak anahtarı bulmadığımız takirde sinema alanında attığımız her pratik adımın, tek tek her birimiz açısından verimsiz ve umutsuz bir çaba olarak kalacağından eminim.

Sinemayı çok seviyorum. Henüz çok az şey biliyorum. Örneğin ,kafamdaki tasarıya dayandırdığım çalışmam, bugün beni yönlendiren çalışma varsayımları sistemine uyacak mı ,bilmiyorum. Çevremiz baştan çıkarıcı şeylerle dolu, basmakalıplıklar, önyargılar, genellemeler, bana yabancı, yapay düşünceler. Ne de olsa bir sahneyi izleyicilerin alkışlarını alacak güzellikte ve etkiliyicilikte çekmek çok daha kolay …O yolu bir seçmeyi gör… Anında yok olursun.

Zaman, insana verilmiş hem tatlı hem de acı bir armağandır. Hayat, var olmak için kendine koyduğu hedeflere uygun bir ruh geliştirmesi için insana tanınmış bir süreden başka bir şey değildir ve insan bu gelişimi gerçekleştirmek zorundadır.

Dinleme ve anlama yeteneği çok değerlidir… Bir kez olsun, aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. Bunlardan biri buzul, diğeri isterse atom çağında yaşamış olsun fark etmez.

Şiir, insanlara bütün hayatı boyunca eşlik eden bir felsefedir.

Bizim şu prensiplerimiz amma da gurur ve gözü bağlanmışlıkla dolu! Görüşlerimiz, hiçbir fikrimiz olmayan şeyler, bilgi konusunda en ufak sezgimiz bile yok, inanç konusunda, aşk konusunda umut konusunda… Bu konulardan çok söz ediyoruz, ne var ki boş konuşuyoruz. Yeterince sağlam bir dayanağımız yok, ne bağlamı biliyoruz ne de her şeyin temeli olan sistemi. Bir kavram ya da bağlamından ayrılmış bir sözcük kapıyoruz ya da bir düşünce biçimi sonra onun üzerine ardı arkası kesilmeyen bir şekilde konuşup dururuz.

İnsan, öyle bir hatırlama yeteneğiyle donatılmıştır ki, kendi sınırlarının farkına yine kendisi varır. Anılar, bizi saldırılara açık, acı çekmeye hazır kılar.

Acının kaynağı tatminsizliktir, insanın o an içinde bulunduğu durumla ideal arasındaki çatışmadan doğar. İnsanın gerçek bir özgürlük uğruna mücadeleyle ruhunu güçlendirmesi, tatmin duygusundan çok daha önemlidir.                  Mühürlenmiş Zaman