22 Şubat 2015

Buket Uzuner - Şairler Şehri

Uzakta, çok uzakta, hala herkesin gidemediği, henüz ulaşılamayan o dağın ardında bir kent varmış. Orada ancak gönül gözü keskin, sevda dili oynak, canevi zengin, düş gücü kıvrak, hoşgörüsü engin, öfkesi kısrak ruhözü sezgin, kalemi bıçak, kanı kaynak, sesi berrak, dili kaymak, yüreği seyyah insanlar yaşarmış. Umutla umutsuzluğun büyük testilerde mayalanarak oluşturulduğu, dünya yaşında ballanmış şarap içer, lezzetin bin yıl dirimli gizlerini tadar; yazın deniz kıyısında , baharda dağ zirvelerinde, kışın hane içlerinde ateş yakar, daima ateşin başında yaşarlarmış. Gözlerinden kıvılcımlanan asıl ateşin koru, yüreklerinde hiç küllenmezmiş. Ateş bakışlı bu insanlar, kendilerinden olmayanı hemen tanır, sevda yüklü kadınları, özü mert erkekleri ama en çok kendilerini severlermiş. Doğuştan kor yürekli bu insanlara “şair “ denirmiş. Orada yalnızca bu özelliklere uygun insanların, gerçek şairlerin kabul edildiği o kentte şiir yaratılır, şiir düşlenirmiş. Şairler Beldesi’nde şiir okuyan, şiir soluyan ozanlar; yürekleri kabuk tutmuş, göz ferleri çekilmiş, kanının kırmızısı solmuş insanların yaşadığı kentlere şiirler yollarmış; çiçek çiçek, ışık ışık, çığlık çığlık.