03 Haziran 2014

Nazım Hikmet'in 51. ölüm yıldönümü



"Sana düşman, bana düşman,  düşünen insana düşman,  vatan ki bu insanların evidir,  sevgilim, onlar vatana düşman."
 
Ruhum ne ondan önce vardı, ne ondan ayrı bir sırrın kemalidir,
ruhum onun, o dışımdaki alemin bende akseden hayalidir.
Ve aslından en uzak ve aslına en yakın hayal,
bana ışığı vuran yarimin cemalidir...
*
Sevgilimin hayali dile geldi aynanın üzerinde:
``O yok, ben varım.'' dedi bana günün birinde.
Vurdum, düştü parçalandı ayna, kayboldu hayal
ve lakin çok şükür sevgilim duruyor yerli yerinde...
*
Muşambanın üstüne resmini bir kerecik çizdim ama
günde bin kere resmin çıktı bende tepemden tırnağıma,
fakat ne tuhaf şey hayalin onda daha çok kalacak
benden uzun ömürlüdür muşamba...
*
Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayale.
Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
ve asi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...
*
Öptü beni: ``Bunlar, kainat gibi gerçek dudaklardır,'' - dedi.
``Bu ıtır senin icadın değil, saçlarımdan uçan bahardır,'' - dedi.
``İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde:
``körler onları görmese de, yıldızlar vardır,'' - dedi...
*
Bu bahçe, bu nemli toprak, bu yasemin kokusu, bu mehtaplı gece
parıldamakta devamedecek ben basıp gidince de,
çünkü o ben gelmeden, ben geldikten sonra da bana bağli olmadan vardı
ve bende bu aslın sureti çıktı sadece...
*
``-Paydos..''--diyecek bize birgün tabiat anamız,--
``gülmek, ağlamak bitti çocuğum...''
Ve tekrar uçsuz bucaksız başlayacak:
görmeyen, konuşmayan, düşünmeyen hayat...
*
Ayrılık yaklaşıyor hergün biraz daha,
güzelim dünya elveda,
ve merhaba
k a i n a t . . .
*
Balla dolu petek
yani gözlerin güneşle dolu...
Gözlerin, sevgilim, gözlerin toprak olacak yarın,
bal başka petekleri doldurmakta devam edecek...
 *
Ne nurdan
ne çamurdan,
sevgilim, kedisi ve kedinin boynundaki boncuk
yuğrumlarındaki farkla hepsi aynı hamurdan...
*
Lahana, otomobil, veba mikrobu ve yıldız
hep hısım akrabayız.
Ve ey güneş gözlü sevgilim, ``Cogito, ergo sum'' değil
bu haşmetli ailede varız da düşünebilmekteyiz...
*
Aramızda sadece bir derece farkı var,
işte böyle kanaryam,
sen kanatları olan, düşünemeyen kuşsun,
ben elleri olan, düşünebilen adam...
 *

``Şarapla doldur tasını, tasın toprakla dolmadan,'' dedi Hayyam.
Baktı ona gül bahçesinin yanından geçen uzun burunlu, yırtık pabuçlu adam:
``Ben, bu nimetleri yıldızlarından çok olan dünyada açım,'' dedi,
``şaraba değil ekmek almaya bile yetmiyor param...''
*
Ölümü, ömrün kısalığını tatlı bir kederle düşünerek
şarap içmek lale bahçesinde ayın altında...
Bu tatlı keder doğduk doğalı nasibolmadı bize:
Bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katında...
*
Ömür gelip geçiyor, vakti ganimet bil uyanılmaz uykulara varmadan:
yakut şarabı billur kaselere doldur, seher vaktidir ey delikanlı uyan...
Perdesiz, buz gibi odasında uyandı delikanlı,
gecikmeyi affetmeyen fabrikanın canavar düdüğüydü uğuldayan...
*
Geçmiş günün hasretini çekmem
- yalnız bir yaz gecesi bir yana -
ve gözümün son mavi pırıltısı bile
gelecek günün müjdesini verecek sana...
*
Ben, bir insan,
ben, Türk şairi Nazım Hikmet ben,
tepeden tırnağa iman,
tepeden tırnağa kavga ve ümitten ibaret ben...
*
Öptü beni: -"Bunlar kainat gibi gerçek dudaklar- mehtaplı gece
pırıldamakta devam edecek ben basıp gidince de,
çünkü o ben gelmeden,ben geldikten sonra da bana
bağlı olmadan vardı,
ve bende bu aslın sureti çıktı sadece...
*
İnsan
ya hayrandır sana, ya düşman.
Ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun
ya bir dakika bile çıkmazsın akıldan...
*
Çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü
sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyaz bir elmanın.
Ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın
bahtiyarlığına benzer seni sevmek...
*
Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi
uzaktan seyretmeseydik ruhunu birbirimizin.
Kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden
belki bu kadar yakın olmazdık birbirimize...
*
Gün iyiden iyiye ışıdı artık,
tortusu dibe çöken bir su gibi duruldu,berraklaştı
ortalık,
Sevgilim,sanki seninle yüz yüze geldim birdenbire:
aydınlık,alabildiğine aydınlık...

 (1945-1946)