07 Ekim 2014

Nuri Can - Yorgun Yolcu

 
Eskil sokaklarında anıların
dolaşıyorum, öksüz bir çocuk gibi
yüreğimde kırık bir dal sızısı
ve soluk ürpertisi bir yaprağın

bir dost izi arıyorum, kirlenmemiş bir bakış
çocukluğumun ince sızısından kalma
alıp götürmek için uzak bir kıyıya

uzak dağ doruklarına bakıyorum
daha uyanmamış sabah, bahar ve yaz uyanmamış
ah! … güz yağmurları iniyor, acılar ve ihanetler üstüne
çırılçıplak ve sevgisiz kalmış bir şiirim
kimsesiz bir kış sokağında

ah! gülen gözleri menekşelerin, munzur bakışlı ceren
geçtiğim tüm kıyılara kırık gözyaşlarımı bırakıyorum
ince duygularımı
toplasam avuçlarım kanar

bütün baharlara geç kalmış, yorgun ve yaralı bir yolcuyum
heybemde türküleri unutulmuş bir şafağın yalnızlığı
hüznün ıslattığı kirpiklerimde bütün yağmurların adı gözyaşı.

dalgalarını gönül dalgınlığında saklayıp
acılarını içine gömen bir denizim ben
yüreğime gecenin hıçkırıklarını
ve hüznün ince ezgilerini toplayıp
hasreti yudumlayarak, kanayarak
geçtiğim bütün yollara kırık gözyaşlarımı döküyorum

uzak diyarlara hasret taşıyan göçmen bir kuşum ben
her defasında düşerek, kanadı kırılarak sevgiye koşan
aşklara, acılara, ayrılıklara vurup kendini
hayat trendinde sarp kayalardan geçip,
şiirler toplayan kirpikleri kırık bir dünyanın teninde

ben ki, herkese gül sunan, gül bağışlayan,
herkesten gül isteyen sevdalı bir çocuğum
kör olası talihine isyan edip
bırakıp gönlünü bir çiğdem ile dağ arasında
durmadan üşürüm hayatın bu kirli sahnesinde

ey sevdamın gülü,
ey iki gözü iki damla hasret çiçeğim
say ki, günahsız bir çocuğum daha ben
ümitlerden, hayallerden uzak nasıl yaşarım
gönlümü hangi seherlere bırakıp giderim sen yoksan
sen yoksan boğulup gitmez miyim hayatın bu kirli sularında?

uçsuz bucaksız bir uçurumun kenarında,
yıllar geçip gidiyor işte hayatın sancısına isyan ederek.
ömrümün en ince yerinde duruyorum şimdi
ipler ha koptu, ha kopacak
tut ellerimden iki gözüm umutlara götür beni....
sen sevdiğim, yitip gitmesini istemediğim tek mevsimsin hayatımda.