07 Ekim 2014

Milletler üzüntü ve keder bilmemelidir. Önderlerin (Liderlerin) vazifesi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir."

Milletler üzüntü ve keder bilmemelidir. Önderlerin (Liderlerin) vazifesi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir. (1937)
 
Takip edilen amaçlar hiçbir zaman kişisel olmamalıdır. Geçmiş sistemlere bağlı kalanlar ve geleneklerden sıyrılamayanlar hiçbir zaman modern bir devlet meydana getiremezler. (1938)

Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak bilgisizliği ve ihtiyatsızlığı gösterenler, umumi medeniyetin coşkun seli altında boğulmağa mahkumdurlar.

İstilacı, mütecaviz, saldırgan olan emperyalist devletler;  yerküreyi kendilerinin malikânesi kabul etmekte ve insanlığı,  kendi hırslarını tatmin için çalışmaya mahkûm esirler olarak görmektedir...  Sadece meşru savunmalarını yapan milletleri kendi yurtlarında  tutsaklığa düşürmek istiyorlar, zulüm yapıyor, baskılar uyguluyorlar. 
 
Efendiler! Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak olursa genel şerefsizliğin enkazı altında şunun bunun şahsi şerefi de parça parça olurdu. Biz o genel şerefi kurtarabilmek için harekete geçen millete ruhumuzla katıldık. Katılmamıza mani olabilecek şahsi rütbeleri, mevkileri de genel şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğrunda feda ettik. Bunu anlamayıp da milleti hala kendi kafalarının keyfine göre idare etmeye kalkışan kuvvetler birer beladır. Bela çekmeye de bu milletin artık tahammülü kalmamıştır.
(1919)

Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!
 
Gerçekten ulusun bağrında, ulusun bir bireyi olmak kadar dünyada mutluluk yoktur. Gerçekleri bilen, gönlünde ve özünde kutsal ve manevi tatlardan başka tat tanımayan insanlar için ne denli yüksek olursa olsun maddesel makamların hiçbir değeri yoktur.
 
Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, önce bizim benliğimize ve ulusumuza bu saygıyı duygu, düşünce ve davranışla gösterelim. Bilelim ki, ulus benliğini bulmayan uluslar, başka uluslara yem olurlar. 
 
Hiçbir ulus, tıpkı başka bir ulusun taklitçisi olmamalıdır. Şundan ki, öyle bir ulus, ne taklit ettiği ulusun tıpkısı olabilir, ne de kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun sonucu, kuşkusuz başarısızlıktır.
 
Benim başkaca, ikinci bir mutluluğum olacaktır ki ,o da kutsal savaşımıza başladığımız gün bulunduğum duruma yeniden dönebilmeme yol açılmasıdır.Dünyada, ulusun bağrında özgür bir birey olmak gibi mutluluk var mıdır?
 
Ulusumuzun güçlü, mutlu ve sağlam bir düzen içinde yaşayabilmesi için, devletin baştan başa ulusal bir siyaset gütmesi ve bu siyasetin iç örgütlerimize tam uyumlu ve dayalı olması gereklidir. Ulusal siyaset demekle anlatmak istediğim şudur: Ulusal sınırlarımız içinde, her şenden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı koruyup ulusun ve yurdun gerçek mutluluğuna ve bayındırlığına çalışmak; gelişigüzel, ulaşılamayacak istekler ardında ulusu uğraştırmamak ve zarara sokmamak; uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranışını ve karşılıklı dostluğunu beklemektir.
 
Önemli olan, ülkeyi temelinden yıkan, ulusu tutsak kıldıran, iç cephenin çökmesidir. Bu gerçeği bizden daha çok bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bugüne dek başarı da sağlamışlardır. Gerçekte, ‘kaleyi içinden almak' dışından zorlamaktan çok kolaydır. Bu amaçla içimize dek sokulabilen arabozucu mikropların, ajanların bulunduğunu ileri sürmek yersiz değildir.