19 Şubat 2014

Carl Gustav Jung "Bilinçaltının farkında olmayan kişi başına her gelen şeyi kader zanneder."

 
-Bütün kaosun içinde bir kozmos, bütün düzensizliğin içinde gizli bir düzen vardır.
 
-Kendime hayretle, hayal kırıklığıyla, hoşnutlukla bakıyorum. Kederliyim, bunalımdayım, coşkuluyum. Ben bunların hepsiyim aynı anda, ama toplayıp da sonucunu bulamam. Nihai değer veya değersizliği belirleme yeteneğine sahip değilim; kendim ve hayatım hakkında hiçbir yargım yok. Tamamen emin olduğum hiçbir şey yok. Hiçbir şey hakkında hiçbir kesin kanaatim yok.Yalnızca doğduğumu, var olduğumu biliyorum ve bana öyle geliyor ki bir şekilde taşınıp getirilmişim buraya. Bilmediğim bir şeyin temeli üzerine yaşıyorum. 

-Eşzamanlılık birbirine neden-sonuç ilişkisiyle ya da teolojik olarak bağlı olmayan, yine de aralarında anlamlı bir bağ olan iki olayın gerçekleşmesini anlatır.

-Eğer bir bireyi anlamak istiyorsam, ortalama insan hakkındaki tüm bilimsel bilgileri bir yana atıp, tüm teorileri gözardı ederek tümüyle yeni ve önyargısız bir tavır benimsemek zorundayım.

-İki kişinin bir araya gelişi iki kimyasal maddenin birbirleriyle temas etmeleri gibidir; eğer bir reaksiyon meydana gelirse, ikisi de "dönüşür".

-Hayatın yollarında kendimizle tekrar tekrar, binbir kılıkta karşılaşırız.

-Hayatta en acıklı şey, bir insanın problemin kendinden kaynaklandığını görememesidir.

-Bilinmeyen bir şeyi hissetmek ve bir gize sahip olmak önemlidir. Böyle bir şeyi yaşamamış bir insan, önemli bir şeyi yaşamamış olur.

-Günümüzde, bizi tehdit eden tehlikenin doğadan gelmediğini, insan ve kitle ruhundan kaynaklandığını apaçık görüyoruz. Tehlike insanın ruhundan kopmuş olmasında.

-Başkalarıyla ilgili rahatsız olduğumuz her şey kendimizi tanımamızı sağlar.

Dışarıya Bakan Rüya Görür, Kendi İçine Bakan Uyanır...
“Siz bilinçdışınızdakileri bilince dönüştürene kadar, onlar sizin hayatınızı yönlendirecek ve siz ona kader diyeceksiniz.”  

            Psikanalizin en tartışmalı ve belki de ilerleyen dönemlerde daha fazla anılacak isimlerinden Carl Gustav Jung, 20. yüzyılın en önemli filozof-psikiyatrlarındandır. O bir ruhçözümlemecisidir. Freud’dan ayrıldıktan sonra kurduğu analitik psikoloji ekolüyle bir devrim yaratan Jung, günümüz psikolojisinde de halen kullanılan psikolojik tipler, kolektif bilinçdışı, kompleksler ve çağrışım testi gibi kavramların sahibidir.  Jung hepimize bir bireyleşme süreci vaat eder, bunun rotasını da insanın içine baktığı bir deneyim yolu olarak çizer. Deneyim yolu gereklidir çünkü “kendi içine bakmaya cesareti olmayan herkesin yaşamı bulanıktır”, dahası bu bulanıklık dünyayı da bulandırır.

Önyargı ve kabullerinizden sıyrılma vakti...Jung bizleri kendi mitimizle tanışacağımız bir yolculuğa davet ediyor. Sembollerin, rüyaların, arketiplerin ve mitlerin âlemine hoş geldiniz...

-Mutluluk, mutsuzlukla dengelenmezse anlamını yitirir.

-Yaşamımın anlamı, yaşamın bana yönelttiği sorudadır ya da tam tersi; ben kendim dünyaya yöneltilen bir soruyum ve yanıtımı ona söylemezsem, onun verdiği cevaplarla yetinmek zorunda kalacağım.

-Anlayabildiğimiz kadarıyla, insan varlığının yegane amacı, varlığın karanlığında ateş yakmaktır.

-Hayat yollarında kendimizle tekrar tekrar, bin bir kılıkla karşılaşırız.

-Kendi karanlığını bilmek, öteki insanların karanlığıyla baş etmenin en iyi yoludur.

-Tümüyle emin olduğum hiçbir şey yok. Tümüyle inandığım hiçbir şey de yok gerçekten. Tek bildiğim doğduğum ve var olduğumdur.

-Kişi, aydınlık figürler imgeleyerek değil, karanlığın bilincine vararak aydınlanabilir. Ancak bahsi geçen ikinci yöntem tatsızdır ve bu nedenle tercih edilmez.

-Düşünmek zor bir sanattır onun için çoğunluk tek karar verir.

-Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu görüşlere sahip olduğu zaman kendini yalnız hisseder...

-Anlamlı oluşunun mu, yoksa anlamsızlığının mı ağır bastığına karar vermek, insanın yapısına bağlı.