01 Aralık 2013

Afşar Timuçin Seçme Şiirler

Ağacın İkindi Türküsü
Açıklara çıkalım boğulmamak için
Günün kuytu yerleri şimdi harap
İçimizde bir ezgi inceden inceye
Bizi kendimize bağlarken akşam olur
Karanlığı gümüş rengine boyar mehtap
Oturup uzun uzun konuşsaydık
Sevişmek nasıl olsa gene olur iyi kötü
Bir ıhlamur sıcaklığı yayılırken odamıza
Her şeyi ince ince düşünseydik
Ölümü kırgınlığı inceliği en başta
Bütün eksiklerimize gülüp geçerek
Belki de boşa geçti onca zaman
Bu da bir tür geçip gitme duygusudur
Ne güzel olurdu yeniden başlasak
Ne yapsan en başa dönülemiyor
Ne yapıp yapıp dalı unutmalı
Rüzgârla yere düşen sarı yaprak

Akşam Kuşatması
Birlikte bir kıyıyı kuşattık
Bütün tarihçiler eski kuşatmaları
Evlerinde bir bir yanlış yazarken
Gemilerimizi saldık serin sulara
Onun gemileri benim gemilerimden
Sanki biraz daha tedirgindi
O tedirginlik bitti
Gözlerine dalıp gittim
Dalgalara sedef kakmalarını
Yayarken ufkun pembeliği
Açıkça seni seviyorum dedim
Ben de seni seviyorum demedi
Kendini bilmez bir karga
Oh olsun diye bütün kargalara
Yakalanıp mısırdan getirilmiş
Üstünde keklik giysileri
Ayıpladı kendine göre bizi
Ne işiniz var dedi
Bu saatte burada
Ona hiçbir şey söylemedik
O kim ki bizim yanımızda
Biz bir denizi kuşatmışız birlikte
Gözlerine bakarken anladım
O da zaten çocuktu benim gibi
Geçen gemileri timsaha benzettik
Karton filmlerden konuştuk daha sonra

Bildiri
Bir mavide birden değişmek olur
Bakışın bakışıma vurunca
Ölüp denizlere karışmak olur
Bakışın bakışımdan yorulunca
Daha beyaz sabahlar var
Alıp gitme bütün gülüşlerimi
Götürme düşlerimi
Sardunyalar güllere dokununca
Sinsi zehirler tatlı
Senin her şeyin güneş
Gelip ışığında ısınıyorum
Yaşamak ölüm gibi koyulunca…
Bir İnanç Tutkununun Türküsü
Onlar savaşçıdırlar içlerinde
Gökleri yeni baştan kurarlar
Böyle çıkma gece vakti balkona
Havalar soğudu üşümesin ayakların
Acıya salıverme kendini bir çırpıda
Sonumuz nasıl olacak diye yorma kafanı
Umutsuzluğa kapılma, gelip geçenlere bak
Umutsuzluk suçunu işlemek bize yasak

Ceylanların Aşk Türküsü
Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o
Yeni bir aşk öldürür ceylanı
O sevdi mi çocuklar gibi sever
Sen olsan ateşe verirsin tarlanı
Çiçeklerini yerle bir edersin
O bir duvar dibinde yatar sessizce
Düş gibi görür inen akşamı
Kelebekler yanaklarından öper
O sevdi mi rüzgar gibi sever
Sen olsan yere çalarsın şapkanı
Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o
Yazık olur küçücük saçlarına
Doyamadan gider derenin
Işık beyazı çakıl taşlarına
O sevdi mi yüreği bakakalır
Sen olsan yeniler giyip gezersin
Belki bir günde harcarsın paranı
O yemeden içmeden kesilir
Sevdiğini bir üzse bin üzülür
Sen olsan üzersin sevdiğini
O günde bin kere ipe çekilir…

Gene Böyle
Yürürlükte hava su ateş toprak
Yürürlükte irili ufaklı atomlar
Çürümüş sanıların karşısında
Bu arada yalnızlık sürümden kazanıyor
Uydurma aşkların yanı başında
Kuş uçmuyor korku ormanlarında
Sıkıntı denilen timsah uyanık
Erdemi ve inancı savunuyor kendince
Belki güler geçersin belki de
Gülmeyi bile düşünmezsin
Anlatmazsın bile birilerine
O kadar çıplak
Oh olsun yalancı şairlere
Kokuşmuş bilgelere oh olsun
Gene sokaklar baskın
Her iyide her doğruda her güzelde
Kaçak evlerin sanrılı karanlığı
Demek ki çoktan bitti
Şimdi her yerde orada burada
Eşsiz yağmurlar altında
Bütün kara deniz ve gök haritalarında
Zor ve sessiz bir çocukluktan kalma
Serseri şair ruhum geçerlidir
Geçerlidir dayattığım her özlem
İstanbul’un bütün sokaklarında

Hançerli Türkü
Nicedir elimde gül dalıydı
Değişti, değişti hançer oldu
Baba bunu kendime mi saplasam
Ya da bir gündoğumuna saklasam
Daha gün ortalığa dağılmadan
Al diye çekip vursam mı adamı?
Sevince inanmayanı, yaşamı paylaşmayanı
Ekmeği ortadan ikiye bölmeyeni
Aşktan döneni, savaştan kaçanı
Kapılara nöbetçiler dikeni
Köpeklerin sofrasında besleneni
İnanç alıp-satanların hepsini
Baba, bu gümüş hançerle vursam mı?
Nicedir elimde gül dalıydı
Değişti, değişti hançer oldu
Sardı uzayan yansısıyla
Sardı narçiçeği kırmızısıyla
Bugünden çekip gidecek olanı
Gül dalıydı hançere dönüştü birden baba
Soframızdan aşımızı çalanı
Çekip bu güzel hançerle vursam mı?

 İstersen Al Götür Beni
Ölümsüz gülüşünle başlıyorum
Her güzelliğe her sevince
Bir yağmur ince ince
Sürerken beni başka zamanlara
Zamanla yorgun hanlara
Dönüyor işte gördün her şeyim
Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim
Sınırsız bir boşluğu süre süre
Yorgunum çok uzaklardan geldim
Kaygılar sıkıntılar yaşadım uzun uzun
Korkuyu yakından tanıdım
Ölümsüz düşmanı oldum korkunun
Şimdi bakışınla bağlanıyorum
Kocaman bir dünyaya umutla
Bir akşam aşılmaz kaygılar
Çağırırken beni sonsuzluğuma
Sıcaklığın beni alıştırıyor
Soğuk ve yağmurlu akşamlara
Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum
Ellerine ayaklarına saçlarına

Sessiz Akşam Düşleri
Bembeyaz akşamlara çıkmak
Deniz kıyılarında ya da dağ başlarında
Daha doğar doğmaz sarhoş
Pırıl pırıl bir günden
Akşam gelin gibi süzüle süzüle
Yamaçlardan ağır ağır inerken
Seni duymak, seni sevmek, seni okşamak
Seni konuşmak ve seni susmak
İlk karanlıkla birlikte erkenden
Senin hazırladığın sofraya oturmak
Senin yaydığın çarşafların üzerine
Uzanıp uzun uzun düşünmek seni
Dünyayı yepyeni güzelliklerle
Yeniden yaratır gibi
Elinle kapladığın yorganı örtünüp
Seni duymak, seni düşünmek, seni bulmak
Haritaya yeni bir ada yazdırır gibi
Her yanını, her şeyini öğrenmek
Saçlarını, boynunu, sırtını, belini
Kollarını, omuzlarını, dizlerini, ayaklarını
Hatta ayıp olmasın en gizli yerlerini
Yanı baştan sona seni ezberlemek

Uzakların Özlemi
Bulutlarla süzül denizlerde yıkan
Kopar ufuklarda yağmurlardan sonra açan
O görülmemiş çiçeği ellerinle
Rüzgar ol dağlara doğru yaslan
Özlemin seni yanıltmayacak
Sen uzak sevdaların yolcususun
Bırak boşluklara yavaşça kendini
Ne aynalara sığın ne kapı arkalarına
Gez dolaş uzayları
Işıklarla kamaşsın gözlerin
Bulutlar sıcak sıcak sarsın seni
Su kuşlarının uçtuğu yerden bak kocaman dünyaya
Onlar ki delisidir maviliğin
Her sezgilerinde ölümsüzlük vardır
Seni çılgına çevirir
O acayip kuşların güzelliği

Yağmur Arkası
Yağmurlar yağdı ve hiç dinmedi
Her biri saydam çiçeklenen saçında
Yağmurlar daha çok pencereler içindi
Öksüzdüm gözyaşıydım dudağında
Bir sancıydım boğuk akşamlar gibi
Büyüdükçe büyüdü isli ve yalnız olmak
Kirazını soldurdu ağaçların
Nasıl devrildi taşlar üstümüze
Çoğalan nasıl boydan boya kuşkular
Kar dizboyu ölümü sokakların
Ezgiler sabahlarda eriyecek
Gözlerin uykumda yeşerir durur
Kalsam çağlar boyu yokluğunun kapısında
Yaşamak bunca umuda yeniden varmak olur
Ölmek seni duymamak bir gün daha

Yaşanmamış Çocukluğun Türküsü
Bir de onlar inancı örer gibi
Kendilerini gererler boşluğa, ölüm gibi
Bir günlük çocukluğa, bin yılını verirdin
Artık çocuk değilsin, büyüdün artık
Yolda yürürken kendine dikkat et
Yemek yerken sakın üstüne dökme
Kömür mü taşıdın, kapkara tırnakların
İyi bir işin olsun, gösterişli bir çantan
Güzel bir ceket, pantolon yaptır
Annenin elini öp, dostlarına telefon et
Bir sözün, bir sözünle çelişmesin
Sokakta türkü söyleme, ayıptır
İçinden gelmese de
Her zaman, bir şeyler yapacakmış gibi dur
Şiir ve aşk üstüne konuşmayı bil
Donla denize girme, çok içme rakıyı
Ne olursun o berbat kasketi değiştir
Bir günlük çocukluğa, bin yılını verirdin
Ama çocuk olmadın bir gün bile
(Büyük insan gibidir benim yavrum)
Sen şimdi sessiz bir deniz kıyısında
Dönüşsüz büyümüşlüğünle durmadan
Panayırlar, balonlar, kayıklar özlüyorsun

Yol Türküsü
Çiz beyaz haritalara mor kalemle
Hiç görülmedik yepyeni kentleri
Hep oralara götür beni
Seninle olunca sıkılmam giderim
Çocuk yüreğinle sen kurarsın
Köprüleri alanları kuleleri
Panayırları ve çocuk bahçelerini
Çiz haritaların en güzel yerine
En güzel günleri ve geceleri
Seninle olunca çekinmem giderim
O kentlere yolcu diye çiz beni
Biletim pardösüm şemsiyem şapkam
Yüreğimde sevincim kafamda düşüncem
Nasıl da çok karıştık birbirimize
Bu el hangimizin eli bu saçlar hangimizin
Senin gittiğin her yere giderim

Bardaktan Boşanırcasına  
Çocuklar gibi koşmak boydan boya
Ufukları görünmeyen düzlüğü
Soluk soluğa şimdi
Üstümüze söken şafak.

Biz böyle ayakta öleceğiz besbelli,
Deniz gibi durmadan bir kıyıya çarparak,
Her zaman bir yeşili, bir moru arındırarak.
Biz böyle yaşayacağız,
Sevişerek, savaşarak
Umarak, inanarak..
Bardaktan boşanırcasına
Bir yağmurdur bizim için yaşamak...