26 Nisan 2013

"Yedinci yönü insanoğlunun bakmak en zor olan yerine, yani kalbine yerleştirdi." Sioux Şefi


Tanrı altı yönü yerli yerine yerleştirdi. Doğu, batı, kuzey, güney, alt, üst. Bir tek yön kalmıştı ki hala yeri belli değildi. O yedinci yöndü ve hepsinin en kuvvetlisiydi, Akıl ve hikmet onun içindeydi. Tanrı Onu kolayca bulunmayacak bir yere Koymak istedi. Nihayet kararını verdi, Yedinci yönü insanoğlunun bakmak en zor olan yerine, yani kalbine yerleştirdi. 

Hint Felsefesinin 4 Altın Kuralı

KURAL 1: “Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.

KURAL 2: “Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiç bir şey, hem de hiç bir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. ‘Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı’ gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir.”

KURAL 3: ” İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.

KURAL 4: “Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.”

Ahmet Hamdi Tanpınar - Sonbahar & Mavi, maviydi gökyüzü

Sonbahar
Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle,ufkuna bak.

Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.

Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver

Mavi, Maviydi Gökyüzü
Mavi, maviydi gökyüzü
Bulutlar beyaz, beyazdı
Boşluğu ve üzüntüsü
İçinde ne garip yazdı...

Garip, güzel, sonra mahzun
Işıkla yağmur beraber,
Bir türkü ki gamlı, uzun,
Ve sen gülünce açan güller,
Beyaz, beyazdı bulutlar,
Gölgeler buğulu, derin;
Ah o hiç dinmeyen rüzgâr
Ve uykusu çiçeklerin.

Mor aydınlıkta bir çınar
Veya kestane dibinde;
Mahmur süzülen bakışlar
İkindi saatlerinde...

Birden gülümseyen yüzün
Sabahların aynasında
Ve beni çıldırtan hüzün
İki bakış arasında.

Düşüngü - Özdemir Asaf

hepsinin gelmesini bekleme
bir kişi gelmeyecek

sen alışmayasın diye
korkmayasın diye
düşünesin diye

kendine yetmen için
herkesin kendinden kaçacağı yerlerde
sen kaçmayasın diye

gelenler gitmeyecekmiş gibi
doğumlarda ölümlerde
duyasın diye

bildiğini bildirmek için
bilmemeyi öğrenmelisin
tam kalasın diye

hepsinin gelmesini bekleme
sen varolasın diye
bir kişi gelmeyecek
sen bir olasın diye

Yavaş Yavaş Ölürler - Martha Medeiros

Alışkanlıklarının esiri haline gelenler,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ritmini, hızını hiç değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Tanımadıkları kişilerle konuşmayanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Televizyonu gurusu yapanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Tutkudan kaçınanlar,
Siyahı beyaza tercih edenler,
“Ben”i, duygular demetine ağar basanlar,
- ki o duygulardır gözlere ışığını yeniden kazandıran

Ve kırık kalpleri onaran -
Yavaş yavaş ölürler.

Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Belirsizlik için bilineni riske atmayanlar,
Rüyalarının peşinden gitmeyenler,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Seyahat etmeyenler,
Okumayanlar,
Müzik dinleyemeyenler,
İçlerinde lütuf bulunmayanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Kendilerine olan sevgilerini yıkanlar,
Hiçbir zaman yardım istemeyenler
Yavaş yavaş ölürler.
Günlerini kötü talihinden
Veya dinmeyen yağmurdan yakınmakla geçirenler
Yavaş yavaş ölürler.
Bir projeden başlamadan vazgeçenler,
Bilmedikleri konularda soru sormayanlar,
Ve bildikleri konuda soru sorulduğunda cevap vermeyenler
Yavaş yavaş ölürler.