22 Mayıs 2013

William Shakespeare - Soneler

56. Sone
Tatlı sevgi gücünü tazele de iştahın
Körlendi demesinler bıçak çekmeden önce;
Öyle ya bugün doyup yatışsa bile yarın
Bulur eski gücünü yeniden bilenince.
Sen de öyle ol sevgi: bugün aç gözlerini
Tıkabasa doyur da sımsıkı kapat. ama
İyice görmek için yarın aç gözlerini:
Sonsuz duygusuzlukla aşkın rûhuna kıyma.
Bu acıklı ayrılık diyelim ki bir umman
Böler yaman gücüyle bir sahili ikiye.
Her gün iki nişanlı gelir sevgi o zaman
Dönmüştür: sevinirler kıyı şenlendi diye.
Ya da ayrılık kıştır nice üzüntü dolu
Onun için dört gözle beklenir yazın yolu.
57. Sone
Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir,
Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna;
Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir
Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna.
Senin için, sultanım, saatleri gözlerken
Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere,
Kara kara düşünmem, acı çekmem özlerken
Uğurlar olsun dersen kölene sen bir kere
Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım
Kimle içli dışlısın, nedir yaptığın işler;
Derdim günüm put gibi düşünmeden durayım,
Mutlu kıldıklarını bilmek içime işler.
Öyle körkütük sadık bir köledir ki sevda,
Seni kötü göremez bin kötülük yapsan da.
58. Sone
    Tanrı beni ilk başta sana kul yaptı sonra
    Keyfine el koymamı yasak etti
    Ya da özlem duymamı hesaplı zamanlara:
    Kölenim ya boş vaktin olsun diye bekletti.
    Ah bırak katlanayım el pençe divan: değer
    Senin özgürlüğünün tutuklu yokluğuna;
    Her mihnete sabreder her azara baş eğer
    İncittin diye hiç suç yüklemez bile sana.
    Sen nerede olursan ol yetkin güçlü özgürsün;
    Hâkimsin dilediğin gibi kendi vaktine:
    Canın neyi isterse varsın o keyfini sürsün
    Kendine suç işlersen kendin bağışla yine.
    Beklemek cehennemdir ama beklerim seni
    İyi kötü demeden suçlamadan keyfini.
    59. Sone
    Yeni hiçbir şey yoksa yalnız eskiler varsa
    Demek ki beynimize oynanan bir oyun var
    Yaşamış bir çocuğu doğurmağa kalkarsa
    Yaratma çabasıyla sancılanarak tekrar!
    Ah şu eski defterler bir dönüp baksa geri.
    Güneşin beş yüz kere dönüşünden de önce
    Göstersin eski kitap sendeki imgeleri
    İlkin nasıl yazıya döküldüyse düşünce.
    Acaba eski dünya neler demiş görelim
    Sendeki görmelere değer güzelliklere;
    Onlar mı üstün biz mi bu işin ustası kim
    Yoksa dönüp dolaşıp geldik mi aynı yere?
    Hiç kuşkum yok: Geçmişte ne sivri akıllılar
    Senden değersizlere övgüler yağdırdılar.
60. Sone
Dinen dalgalar gibi kayalık kıyılarda
Sonlarına koşuşur ömrümüzün ânları
Hızla yuvarlanırlar çırpınarak ardarda
Tutmak istercesine öne atılanları
Doğan varlık aydınlık günlere erer ermez
Olgunluğa ilerler tam kıvamını bulur.
Zaman armağanını yok etmeye koyulur.
Gençliğe vergi olan süsü Zaman didikler
En gözde varlıkları canavarlar gibi yer.
Kimse karşı duramaz amansız tırpanına:
Ama o gaddar ele rağmen seni över de
Dimdik durur şiirim umut dolu günlerde
61. Sone
Ağır gözkapaklarım yorgun gece içinde
Hayalinle apaçık kalsın dileğin bu mu?
Sana benzer gölgeler gözümle eğlensin de
Keyfince parçalayıp geçsinler mi uykumu?
Gönderdiğin ruhun mu canevinden uzağa
İşlerime gözkulak olsun düşürsün diye
Aylak saatlerimi utancımı tuzağa:
Hasedine kuşkuna yardakçılık etmeye?
Hayır sevgin çoksa da büyük değil o kadar
Benim kendi aşkımdır vermeyen uyku durak
İşte öz sevgim dirlik düzenliğimi bozar
Senin uğruna bana hep nöbet tutturarak.
Ben bekçinim sen başka yerlerde uyanıksın:
Benden uzaksın sana başkaları çok yakın.
    62. Sone
    Kendime aşk duymanın günahıyla dopdolu
    Gözlerim ve yüreğim varlığımın her yeri;
    Yoktur ki bu günahtan kurtulmanın bir yolu:
    Canevime sımsıkı sarılmıştır kökleri.
    Hoş değildir kimsenin yüzü benimki kadar
    Benden yakışıklısı benden vefalısı yok;
    Ölçüp biçiyorum da bende ne değerler var.
    Ben herkesten üstünüm her bakımdan hem de çok.
    Ama gerçek yüzümü aynada görür görmez
    Pörsümüş benzim uçuk. şerha şerha ve köhne
    Kendime duyduğum aşk ters düşer bana bu kez:
    Kötü şeymiş insanın aşk duyması kendine.
    Sensin öbür benliğim varlığımda övdüğüm
    Yaşımı gençliğinle güzelliğinle örttüm.
63. Sone
Bumburuşuk yapacak ezecek sevgilimi
Zamanın gaddar eli nasıl beni yıktıysa;
Günler kanını emip alnına işledi mi
Kırışıklar bir kere; gençlik tanı çıktıysa
Yaşlılık gecesinin karanlık yokuşunu
Hükümdarı olduğu güzellikler kaçışır
Gözden ırak olarak yalnız bırakır onu
Bahar hazinesini çalıp yokluğa taşır;
Kaygım bütün gücümle karşılamak o çağı:
Gözlerden gönüllerden yok edemesin diye
Yaşlılığın amansız öldürücü bıçağı
Tatlı güzelliğini - kıysa da sevgiliye:
Kara satırlarımda gözler yüzünü görsün
Şiirim yaşadıkça taptaze ömür sürsün.
64. Sone
Gördüm anıtlarını nice görkemli çağın
Zamanın zalim eli. yıkıp etmiş yerle bir
Başları göğe değen kuleler darmadağın
Ve sonsuz tunç ölümün gazabına köledir;
Gördüm obur okyanus yenilgiye uğratmış
Keyfince hüküm süren heybetli kıyıları
Ye sert toprak kendine koca ummanı katmış
Zarar kârı arttırmış kâr büyütmüş zararı;
Gördüm her şey bozulur sonsuz sürüp gidemez
En sağlam devlet bile günün birinde çürür
Yıkımlar düşündürdü beni ister istemez:
Ergeç sevgilimi de Zaman alıp götürür.
Bana ölüm gibidir yitmesinden korkarak
Hiçbir şey yapamayıp varlığına ağlamak.
65. Sone
Ne tunç ne taş ne toprak ne de sonsuz denizler
Acıklı fâniliğe karşı koyamazlarken
Nasıl bu kör öfkeyle güzellik cenge girer
Çabasında en fazla bir çiçek gücü varken?
Ah nasıl göğüs gersin yazın tatlı rüzgârı
Azgın günler dört yandan üstüne yürüdükçe
Bozguna uğrattıkça yenilmez kayaları
Çelik kapılar bile: Zamanla çürüdükçe?
Ne korkunç bir düşünce: Ah nerde saklı dursun
Çağların mücevheri Çağların sandığından?
Bir zorlu el var mı ki bu koşuyu durdursun?
Güzellik yağmasını kim esirgesin ondan?
Yok hiçbiri meğer ki bu mucize sürsün de
Sevdiğim ışıldasın kara yazı üstünde.
66. Sone
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.