05 Kasım 2012

Spencer Johnson - Kendim İçin Bir Dakika

 
  "Çok basit ve sade bir dil kullanarak yazılan bu modern fabl, çoğu insanın yaşamını anlamlı ve değerli kılacak çok önemli psikolojik gerçekleri içeriyor." - Amerikan Psikoloji Derneği Eski Başkanı Dr. Carl Rogers
 
 
BİR DAKİKALIK YÖNETİCİ ve BİR DAKİKALIK SATICI bestseller kitaplarıyla milyonlara yardımcı olan Dr.Spencer Johnson, şimdi de kişisel ve mesleki başarının püf noktalarını açıklıyor. Dünyaca ünlü Bir Dakika Programı'nın kanıtlanmış yöntemlerini kullanarak,


Stres düzeyinizi azaltabilir,

Enerjik olabilir,

Kişisel başarınızı dikkat çekecek derecede arttırabilir,

Özgüvene kavuşabilir,

Öfke ve alınganlıklarla boşa vakit harcamayabilir,

Daha yapıcı iş ilişkileri kurabilirsiniz. 
 
 

Furuğ Ferruhzad "Günce"


başkalarının tutsak alan benlerinden ayrı olarak kendi özgür ve dingin benine varmadıkça hiçbir şeye varmayacaksın.. kendini tam ve tüm bir şekilde yaşamını insanın ölümü ve yok oluşundan alan o güce bırakmazsan kendi yaşamını yaratmayı başaramayacaksın.. 
 
sanat en güçlü aşktır ve insan tüm varlığı ile ona teslim olduğunda insanın onun tüm varlığına kavuşmasına izin verir.

hayret ne kadar şaşılası bir dünyadır , benim kimse ile bir işim yok ; işte benim bu zararsızlığım ve kendi kendimle olmalarım başkalarının merakına yol açıyor.. insanlarla nasıl karşılaşmam gerektiğini bilmiyorum.. ben utangaç biriyim.. başkaları ile konuşmayı başlatmada çok zorluk çekiyorum , özellikle bana ilginç olmayan başkaları ile , neyse geçelim.

şiir benim tanrımdır , işte ben şiiri bu denli seviyorum.. gecem gündüzüm bunu düşünmekle geçiyor , kimsenin söylemediği yeni bir şiir , güzel bir şiir söyleyeyim diye.. kendimle baş başa  olmadığım ve şiiri düşünmediğim günüm , anlamsız ve hiç sayılır..  belki şiir görünüşte beni mutlu kılamaz , ancak ben mutluluğu kendim için başka türlü yorumluyorum.. 
 
mutluluk benim için güzel elbise iyi yaşam ve iyi yemek değil.. ben , ruhum memnun olduğu zaman mutluluk duyuyorum ve şiir benim ruhumu memnun ediyor.. şayet insanların elde etmek için çırpındıkları bu güzellikleri bana verseler ve karşılığında şiir söyleme yeteneğini benden alsalar intihar ederim.. siz benden vazgeçin , siz bırakın ben sizce mutsuz ve aylak olayım , ancak ben hiçbir yaşamımdan yakınmayacağım.

derimin altında başımı döndürecek bir baskı olduğunu duyumsuyorum.. her şeyi delmek istiyorum ve olabildiğince içine dalmak istiyorum.. yerin derinliklerine varmak istiyorum.. benim aşkım oradadır.. tanelerin sürgün verdiği yerde , köklerin birbirine vardığı ve yaradılışın kendini çürümüşlükte sürdüren noktada.. benim tenim sanki onun geçici bir biçimidir.. temeline varmak istiyorum.. kalbimi bir meyve gibi tüm ağaçların dallarına asmak istiyorum.

hep kapalı bir kapı gibi olmaya çalışmışım , kimse korkunç içimi görmesin ve tanımasın diye..  bir insan olmaya çalışmışım , kendi içimde yaşayan bir varlık olduğum halde.. biz bir duyumsamayı ayaklarımız altında ezebiliriz fakat ona asla sahip olmadan yapamayız.

İnsan ne kadar az umarsa yaşamında bir o kadar daha rahattır. Ben kendimi yaşamdan pek bir şey ummamaya alıştırdım. Hep, neyse yine de iyidir, diyorum. Böylece daha az düşünür, daha çok yaşarım. Birçokları benim olduğum kadar bile mutlu değillerdir.

hep kapalı bir kapı gibi olmaya çalışmışım, kimse korkunç içimi görmesin ve tanımasın diye; bir insan olmaya çalışmışım, kendi içimde yaşayan bir varlık olduğum halde. biz bir duyumsamayı ayaklarımız altında ezebiliriz fakat asla ona sahip olmadan yapamayız.

"bu dünyada yaşam iki olmalı
biri deneyim kazanmak
diğeri deneyimleri kullanmak için"


Charles Bukowski "Herkes herkesi aynı sevemez dostlarım..Kimileri gururunun yettiği kadar sever. Kimileri de ömrünün yettiği kadar."



Robin Sharma - Ferrari'sini Satan Bilge

 On yıl önce bir kitap yayınlandı ve milyonların yaşamını değiştirdi. Kariyerindeki başarısı, içindeki derin boşluğu gizlemeye yetmeyen ünlü avukat Julian Mantle’ın hikâyesini anlatan Ferrari’sini Satan Bilge, hayatta neyin önemli olduğuna ve sonunda gurur duyacağınız bir yaşam sürmenizi neyin sağlayacağına dair unutulmaz bir ders veriyor ve okurların refah, mutluluk ve iç huzuruna kavuşmalarını sağlayacak çözümler öneriyor.

“Öğretirken keyif de veren, büyüleyici bir öykü.”
-Paulo Coelho, Simyacı’nın Yazarı

“Sansasyonel. Bu kitap hayatınızı değiştirecek.”
-Mark Victor

“Yaşamın büyük sorularına ışık tutuyor.”
-Edmonton Journal

“Herkesin faydalanabileceği sade bir bilgelik.”
-Calgary Herald

“Bu kitap, sağduyu ve bilgeliğin altın madeni.”
-Dean Larry Tapp

“Robin Sharma’nın hayatımızı değiştirecek önemli bir mesajı var. Kişisel memnuniyetin telaşlı bir çağda yazılmış, eşine rastlanılamayacak kitabı.”
-Scott DeGarmo, Success Magazine

“Bir hazine; gerçek başarı ve mutluluk için zarif ve güçlü bir formül. Robin Sharma yüzyılların bilgeliğini yakalayıp onu bu çalkantılı zamanlara uyarlamış. Elinizden bırakamayacaksınız.” -Joe Tye
 
- - - - - -
 
 
Kalabalık mahkeme salonunun tam ortasında çökmüş haldeydi. O; büyük düşleri olan, zeki, yakışıklı, korkusuz ve ülkenin en seçkin dava avukatıydı.
Onu 17 yıldır tanıyordum.Julian'ın şok edici mahkeme gösterileri sürekli gazetelerin ön sayfalarında yer alıyordu. Çoğu kimsenin sadece düşleyebileceği her şeyi elde etmişti: Yıldızlara varan mesleki şöhret, milyonlarca dolarlık banka hesapları, en pahalı semtte olağanüstü bir malikane, özel bir jet, tropikal bir ada ve orada yazlık bir ev ve de çok değer verdiği varlığı-evinin özel yolunun ortasına parkettiği kırmızı bir ferrari.
Şimdi ise Büyük Julian kalp krizi geçirmiş, çaresiz bir bebek gibi yerde kıvranıyor ve deli gibi sarsılıyordu.

Bütün bunlar üç seneden fazla bir zaman önce yaşanmıştı. Son duyduğum Julian'ın Hindistan'a gittiği idi. Ortaklardan birine hayatını sadeleştirmek istediğini, bazı yanıtlara ihtiyacı olduğunu ve onları bu mistik ülkede bulmayı amaçladığını söylemişti. İşine son vermiş, malikanesini, adasını ve jetini elden çıkarmıştı. Hatta Ferrari'sini bile satmıştı.
Birgün ofisimin kapısı yavaşça açıldı. Kapının ardında canlılık ve enerji yayan, genç ve iyi görünüşünden fazla neredeyse kutsal diyebileceğim bir huzura sahip, gülümseyen bir adam kapıda göründü.
"İşimi elimden almaya niyetli hızlı bir avukat herhalde"diye düşündüm.
Genç adam sevdiği bir öğrencisini izleyen Buda gibi gülümseyerek bana bakmayı sürdürdü. Dayanılmaz sessizlikle geçen uzun bir aradan sonra şaşırtıcı bir biçimde emredici bir ses tonuyla konuştu:
"Tüm konuklarına böyle mi davranırsın John, hele sana mahkeme salonlarının sırrını öğreten birine"
"Julian? Bu sen misin? İnanamıyorum! Gerçekten sen misin?"
Güçlü kahkahası kuşkularımı doğruladı. Önümde duran genç adam uzun süredir kayıp şu Hintli Yogiden başkası değildi: Julian Mantle. İnanılmaz değişimi karşısında şaşkına dönmüştüm. 
 
- - - - - -
 

Yogi Raman "Yaşamda hatalar yoktur, yalnızca dersler vardır. Olumsuz deneyim diye birşey yoktur, yalnızca kendi bilgeliğini kazanma yolunda olgunlaşmak, öğrenmek ve ilerlemek için fırsatlar vardır. Sıkıntılardan güç doğar. Acı bile mükemmel bir öğretmen olabilir."

"Yaşamını iyileştirmek ve hak ettiğin biçimde yaşamak istiyorsan, kendinle yarışman gerekir. Başkalarının senin hakkında söyledikleri bir şey ifade etmez. Yaptığının doğru olduğunu biliyorsan ve bundan eminsen, başkalarının yargıları hakkından kaygılanmamalısın. Kendi vicdanına ve kalbine göre doğru olduğu sürece istediğin her şeyi yapabilirsin. Doğru olanı yapmaktan asla utanç duyma; düşüncenin doğru olup olmadığına karar ver ve bağlı kal. Öz saygını başkalarının değerleriyle ölçme. Çünkü başka birinin hayalleri hakkında düşünerek geçirdiğin her saniyeyi kendinden çalmış olursun."
 
"Hayır demeyi öğren. Yaşamında küçük şeylere hayır deme cesaretine sahip olmak, sana büyük şeylere evet deme gücü verecektir."
 
"Yaşamda hatalar yoktur, yalnızca dersler vardır. Olumsuz deneyim diye bir şey de yoktur, yalnızca kendi bilgeliğini kazanma yolunda olgunlaşmak, öğrenmek ve ilerlemek için fırsatlar vardır. Güçlükten güç doğar. Acı bile mükemmel bir öğretmendir."  
 
"Başkalarını yalnızca kendini sevme sanatında ustalaştığında sevebilirsin. Başkalarının kalplerine yalnızca kendi kalbini açtığında ulaşabilirsin."
 
"Bir kez yaşama amacının ne olduğunu bulduğunda , dünyan canlanacak. Her sabah sınırsız bir enerji ve heves kaynağıyla uyanacaksın."

"Yaşamını iyileştirmek ve hak ettiğin biçimde yaşamak istiyorsan, kendinle yarışman gerekir. Başkalarının senin hakkında söyledikleri bir şey ifade etmez. Yaptığının doğru olduğunu biliyorsan başkalarının yargıları hakkında kaygılanmamalısın."

Yogi Raman "Başka birinin hayalleri hakkında düşünerek geçirdiğin her saniyeyi kendinden çalmış olursun."

"Gerçek anlamda mutlu ve doyurucu bir yaşam, ancak “anı yaşamak” adı verilen süreçle mümkündür. Her günün sana sunduğu özel anların tadını çıkar. Çünkü sahip olduğun tek şey “bugün ve şu an”dır."
 
 

Fyodor Dostoyevski " Yeni bir adım atmak, yeni bir söz söylemek, insanların en korktuğu şeydir.


 
 

“Kimdir başkaldıran insan? Hayır diyen biri.” Albert Camus

 

“Kimdir başkaldıran insan?

Hayır diyen biri.”

ALBERT CAMUS

Albert Camus’nün ölümsüz denemesi Başkaldıran İnsan, ilk yayımlandığında büyük tartışmalar yaratmıştı. Kierkegaard ve Dostoyevski gibi öncüllerinin izini süren Camus’nün bu yapıtında savunduğu görüşler, Marksist eleştirmenlerle Sartre gibi Marksizme yakın düşünürlerin sert tepkisiyle karşılaşmıştı.

Bu denemesinde Camus, “başkaldırı dürtüsü”nün, insan doğasının özünde var olan boyutlardan biri olduğunu ileri sürer. “Dünyanın anlamsızlığı”na başkaldırmak ile belirli tarihsel durumlarda toplumu değiştirmek amacıyla eylemde bulunmayı ayrı ayrı ele alır; Fransız Devrimi’nden yola çıkarak devrim sürecinin eninde sonunda bir zorbalık yönetimine vardığını gösterir.

Başkaldıran İnsan, insanlığın siyasal ve sanatsal serüvenine, kalıcılığından hiçbir şey yitirmeyen derin bir bakış getiriyor.



Paulo Coelho - Brida / Elif

  
Brida   
 "Acı çekmemek için, aşkı reddetmek gerekiyordu.Bu da hayattaki kötülükleri görmemek için kendi gözlerini çıkarmak gibi bir şeydi." Brida
 
“Ruh-eşimi nasıl tanıyacağım?”
Wicca, Brida’ya “Riske girerek” dedi. “Başarısızlık, hayal kırıklığı risklerini göze alacaksın, ama aşk arayışından hiç vazgeçmeyeceksin. Arayışına devam ettiğin sürece sonunda zafere ulaşacaksın.”

Brida, güzel bir İrlandalı kızın ve onun bilgiye erişme çabasının öyküsü. Brida, ona korkularının üstesinden gelmeyi öğreten bilge bir erkekle ve dünyanın gizli müziğine ayak uydurarak dans etmeyi öğreten bir kadınla karşılaşır. O iki kişi Brida’da Tanrı vergisi bir yetenek olduğunu görür; ama yeteneğini kendisinin bulabilmesi için genç kızı kendi içine doğru bir keşif yolculuğuna yönlendirirler.

Brida kendi yazgısını ararken, kişisel ilişkileri ile kendini dönüştürme isteği arasında bir denge kurmaya çalışır. Usta romancıdan çarpıcı bir aşk, tutku, gizem ve esriklik öyküsü.
 
 Elif - Paulo Coelho FiyatlarıELİF
Sarılmanın anlamı Şudur;
"sende bir tehlike sezmiyorum, yanında olmaktan korkmuyorum, rahatlayabilir, kendimi yuvamda hissedebilirim, beni koruyan ve anlayan birisi var. Bizde birine isteyerek her sarıldığımızda ömrümüzün bir gün uzadığına inanılır." Elif
 
 "Hilal'e isminin anlamını sordu; Türkçede ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi demektir. Ülkemin bayrağında da vardır hilal..."

Elif'in başkahramanı dünyaca meşhur yazar Paulo Coelho, bir süredir bilgelik yolunda gelişmesinin durduğunu hissetmektedir. Belki de yapması gereken tek şey, esrarengiz ustası J.nin tavsiyesine uyup, "Gönlünün onu çektiği yere," gitmektir....

Rastlantılar Coelho'yu Rusya'ya savurur. 9288 kilometrelik yolu, bu uçsuz bucaksız ülkeyi, baştan sona trenle kat etmeye karar verir. Daha ilk durağından itibaren manevi bir arayışa dönüşen bu yolculukta ona üç kişi eşlik eder: Bir Tao ustası, Rus yayıncısı ve en ilginci, yetenekli bir keman virtüözü olan, sıra dışı genç bir Türk kadını; Hilal...

Coelho, son romanı Elif'le, bir kez daha hayatı güzelleştiren hazineleri ve mucizeleri kutluyor. Zamanın, mekânın, yaşadığımız başka hayatların dışında bir yerde, katıksız "aşk"ın peşinde, ruhun upuzun yolunu kat ediyor.

Ama bu kez, bizlere çok tanıdık gelen duraklardan geçerek...

"Coelho'nun kitapları, milyonların hayatına büyü katıyor."
London Times
 

Cesare Pavese - Yaşama Uğraşı

Acı çekmek hiçbir anlamda bir ayrıcalık, bir soyluluk belirtisi, Tanrı'yı haırlatan bir özellik değildir. Acı çekmek hayvanca, insanı hırpalayan, sıradan, gereksiz ve hava gibi doğal bir şeydir. Elle tutulamayacak bir şeydir acı; insan ne kavrayabilir, ne de karşı çıkılabilir; zaman içinde vardır- zamanla aynı şeydir; olmadık zamanlarda insanın karşısına çıkması sadece kendisini izleyen anlarda, insanın son işkence anını yeniden yaşadığı ve bir sonraki nöbeti beklediği sürede acı çeken kimseyi savunmasız bırakmak içindir. Bu nöbetler gerçek anlamda acı değil, bize gerçek acının süresini, sıkıcı ve bıktırıcı sonsuzluğunu duyuran sinirsel canlılık anlarıdır. Acı çeken kimse her zaman daha sonraki ve ondan sonraki nöbetin bekleyişi içindedir. O an, acının onu beklemekten yeğ tutabileceği sırada gelir. O an, insanın boş yere zamanın akışı kesmek için, bir şey olduğunu hissetmek için, bu hayvanca acının sonsuz etkisini bir an için bozma amacıyla haykırması gelir - bu haykırış acıyı daha da korkunçlaştırsa bile.

Ara sıra, ölümün ve cehennemin de böyle zaman ve sonsuzluk içinde değişmeden, anlara bölünmeden, bir daha hiç ölmeyecek bir gövdede akan kan gibi durmadan akan bir acı olduğu kuşkusuna kapılır insan.

Ah! Şu kayıtsızlığın gücü! Budur taşlara milyonlarca yıl değişmeden dayanabilme olanağı veren.

- - - - - -

“İntiharı düşünen bir insan için en kötü şey kendisini öldürmesi değil, bunu düşünüp yapmamasıdır. İntihar düşüncesine –bir alışkanlık haline gelen intihar düşüncesine– yol açan manevi çöküntü kadar aşağılık bir şey yoktur. Sorumluluk, vicdan, irade gelişigüzel yüzüp durur bu ölü denizde, sulara gömülse bile rasgele bir akıntıyla yeniden ortaya çıkar. 

Asıl başarısız insan, büyük işleri gerçekleştiremeyen değil –bunu kim başarmıştır ki– bir yuva kurmak, bir dostluğu, bir kadınla mutlu bir ilişkiyi sürdürmek, ekmek parasını kazanmak gibi küçük şeylerde başarısızlık gösteren insandır. Başarısızlığın en acısı budur.”

Oysa başarısız bir hayat değildi görünen. Ülkesinin en büyük edebiyat ödülü Strega’yı aldıktan birkaç hafta sonra bir otel odasında son verdi yaşamına Pavese... Belki de bu konudaki anahtar söz, “bir otel odasında”dır; yalnızlığını anlatırcasına... Belki satır aralarına gizlenen düş kırıklıklarındadır... 

Yaşama Uğraşı yazarın direnişle, siyasal mücadeleyle, kırık aşklarla, gönül yorgunluğuyla, sırtından vurulmalarla, kızgınlıklarla geçen yaşamını, entelektüel birikimini anlattığı, paylaştığı günlüğü... Paylaşmak istemediklerini zaten otel odasında küller halinde bırakmıştı...

Orhan Veli - Giderayak

Handan,hamamdan geçtik
Gün ışığındaki hissemize razıydık
Saadetinden geçtik
Ümidine razıydık
Hiçbirini bulamadık
Kendimize hüzünler icadettik
Avunamadık
Yoksa biz...
Biz bu dünyadan değil miydik?

 

Cemal Süreya - Seviş Yolcu

Gurbet yavrum garba düşmektir gurbet
Çiçeklerden gelincik içinde Bünyamin sevgisi

Yürüdün gittin eski kurganlar üstünden kent kent
Kulağında ama bir çömleğin kırılma sesi

Barış demiştir ve güvercin tıkmışlardır boğazına
Bu yüzden edep kuralı gözetmez Anadolu ermişi

Bu yüzden kimi zaman zordur ayırmak
Üstünü başını yırtmış ağıtların şiiri

Bir dostluk hastalığı senin şiirin
Sümbül diye genzine bastırırsın akrebi

Öyle durur bir kıyının serüveninde ceset
Odan öyle sevinçsiz yüzün öyle serin ki 
 
Yine de bir elinle kapıyı aralarken
Öbür elindeki titreme dünyanın anadili
Merkezefendi’nin gizli barınağından
Bu açık hava kahvesine getirdiğin ne ki
Bir kentin ortasındasın boyuna saatini kuruyorsun
O durursa hayatın da duracak sanki
Evler eski bir uygarlığın dingin lağımları
Sokaklarsa çatışıyor temizliyor birbirini

Anımsar mısın toros ekspresinden inmiştiniz
Biletlerinizden ibaretti ikinizin de kimliği

Bahçelerden geç parklardan köprülerden geç git
Aşklar da bakım istiyor öğrenemedin gitti

Seviş yolcu büyük sözler söyle ve hemen ayrıl
Uçurumlar birleştirir yüksek tepeleri


Edip Cansever - Kaçışına Uğrayan Çiçek


Şurayı götürün dedim onlara
Buraya da, burayı da
Alın götürün dedim
Çimenlerin tirşe buğusunun üstünden
Tirşe buğunun düşlere değen üstünden
Düşlerin ayçiçeği giysilerinin üstünden
O zaman anlatırım dedim onlara
Pencere önümün niye uçtuğunu.
Evet
Dönüp geliyor az sonra
Kolumun altına yerleşiyor
Kendisiyle yer değiştirir gibi
İtiyorum onu, itiyorum, itiyorum
Bütün zamanlar bitti diyorum-anlasa'ya-
İki tek kiraz ağacı kaldı yalnız
İki tek kiraz ağacı
İlkyazlar ve bütün başlangıçlar bitti
Kiraz ağaçları onlar da
Gozlerimin deli kırmızısını yıkamak için

Ağladıkları zaman

Ne vardı sundurmanın üstünde-ne vardı-
Anımsayamıyorum şimdi
-Pek şimdi değil, çoktandır-
Yağmurlar yağdığı zaman büyüyen
Geçmisi olmayan bir saksı mı
Yoksa
Bir sap çiçek mi-saksısız-
Kaçışına uğrayan bir çiçek
Neden olmasın
Yağmurlar
Yağmurlar yağdığı zaman.

Sular insanlar gibi geçiyor aklımdan
Mavi aklımdan
Sordular-anımsıyorum-
Bir gün
Neyle örtülürmüş ki su
Suyla demiştim -elbette suyla-
Ya yaşam
Bir başka yaşamla, bir başka, bir başka, bir başka
Oysa bütün yaşamlar bitti
İlkyazlar ve bütün başlangıçlar
Sular
İnsanlar gibi duruyor aklımda.

Dişlerimin arasından gösteriyorum ellerimi
Korkuyla kaçışıyor güvercinle karanfil
Dönüp arkama bakmıyorum
Odalar bitti çünkü, merdivenler de
Dışarsı var:şurası, burası, orası
Ve yağmur-yağmurlar-
Ah şu yağmurlar durmasa ya
Ne güzel ıslanıyor ilkyaz
Ne guzel ne guzel ne guzel
Denize zorla sokulmuş
Ağlamaklı bir çocuk gibi.

 

"Ben, eden bulur karşılığı peşindeyim, bulamazsam kendimi yok etmem lazım. Hem bu karşılık ileride, sonsuzlukta değil, hemen burada, yeryüzünde olmalı; bunu gözlerimle görmeliyim."Dostoyevski